23 Ağustos 2011 Salı

Seikimatsu Occult Academy

Yönetmen: Tomohiko İto
Stüdyo: A-1 Pictures
Tür: Gerilim, Komedi
Yapım Yılı: 2010
Bölüm Sayısı: 13
Anime Puanı: 10/8



Yıl 2012’dir ve dünya başka boyutlardan gelen uzaylıların kontrolü altındadır. Bir zaman gezgini olan Fumiaki, 21 Temmuz 1999 yılında açılan boyut kapısını engellemek için geçmişe gönderilir. Boyut kapısının açılmasını engellemenin tek yolu Nostradamus’un anahtarı adı verilen nesneyi yok etmektir. Diğer yandan 1999 yılında Waldstein Akademisi’nin (okültizm ile ilgilendiği için okula Okült Akademisi lakabı takılmıştır) müdürü vefat eder. Müdürün kızı olan Maya, Waldstein Akademisi’ne geri döner ve yeni müdür olur. Maya, eskiden sevdiği okültizmden artık nefret etmektedir ve akademiyi de yerle bir etmek istemektedir. Fakat akademiyi yok etme planları gökten inen Fumiaki ile sekteye uğrar. Fumiaki, Maya’ya olan biteni anlatır ve ikisi beraber 21 Temmuz 1999 günü gelmeden Nostradamus’un anahtarını aramaya başlar.

Seikimatsu Occult Acedemy’nin konusu kadar içeriği de ilginç. Anime UFO’lardan hayaletlere, poltergeistlardan tengulara, ruh çağırma seansları gibi bolca doğaüstü içeriğe sahip. Ayrıca izlerken insan hiç sıkılmıyor. Anime içerisinde hem gerilim, kan gibi unsurlar barındırırken özellikle Fumiaki’nin sırtından çok güzel komedi de yapıyor. Animenin tek beğenmediğim yanı sonu. Son olaylar benim pek hoşuma gitmedi, daha doğrusu abartılı buldum ve buradan açıklarsam spoiler olur diye yazmıyorum ama birtakım mantıksızlıklarda var. Fakat genelde anime içerik olarak iyi ve dediğim gibi kendisini izlettiriyor.

Animenin çizimleri çok güzel. Özellikle Maya’nın kendine has göz çizimleri çok hoşuma gitti. Diğer karakterler normal anime çizimlerine sahipken Maya çok daha hoş çizimlerle karşımıza çıkıyor. JK adlı karakter ise keşke olmasaymış. Adam gerçekten çok itici ve kötü duruyor. Müzikleri ise ne iyi ne köyü, orta şeker kıvamında. Fakat kapanışta kullanılan gerçek karakterleri pek beğenmedim. Bana çok tuhaf geldi.

Kısacası Seikimatsu Occult Academy kısa ve eğlenceli bir yapım. Başta doğaüstü olayları sevenler olmak üzere herkese tavsiye edebilirim.

16 Ağustos 2011 Salı

Togainu no Chi

Yönetmen: Naoyuki Konno
Stüdyo: A-1 Pictures
Tür: Aksiyon, Dövüş
Yapım Yılı: 2010
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/3.5



The Third Division adı verilen üçüncü dünya savaşından sonra Japonya ikiye ayrılmıştır. Savaştan birkaç yıl sonraVishio adındaki örgüt ayrılan bölgelerden biri olan Toshima’yı (eski Tokyo) kontrolü altına alır. Burada Igra adında, ölümüe dövüşler düzenlenmektedir.

Togainu no Chi’nin kahramanının adı Akira. Kendisi bir dövüş turnuvası olan Bl@ster’in Lost lakaplı yenilmez dövüşçüsüdür. Günün birinde cinayetle suçlanır ve ikiye ayrılan Japonya’da her cinayetin suçu müebbet hapistir. Fakat Emma adında bir kadın çıkagelir ve Akira’ya reddedemeyeceği bir teklif yapar. Buna göre Akira geyler şehrine, pardon Toshima’ya gidecek, Igra turnuvasını katılıp en tepeye yükselecek Il Re adındaki şehrin liderini yok edecektir.

Animenin konusu oldukça basit. Cinayetle suçlanan bir adam başka bir yere yollanır ve özgürlüğü karşılığında kötü adamı yenmesi istenir. İyi, tamam da Japonya savaştan sonra neden ikiye ayrılmıştır, neden etraf gey, pardon psikopat serseriler dolaşmaktadır kimse bilmiyor. Diğer tarafta insanlar normal yaşarken yüz metre ötede düzine düzine insan ölüyor. Konu bakımından animenin tek çekiciliği Il Re kimdir ve ne zaman çıkacak diye merak ettirmesi. Bunun dışında hiçbir özelliği yok. Ayrıca belki iki kez tabir etmemden anlamışsınızdır, tüm Toshima gey. Akira’nın arkadaşı Keisuke gey, Rin adındaki karakter gey, Arbitro zaten baş gey (oğlan köpecikleri var), anlayacağınız tüm güzel oğlanlar burada. Ha, birde herkes kan yalıyor. Kılıçtan veya yüzden, hiç fark etmiyor:) Togainu no Chi’nin sadece iki artısı var. Birincisi dövüş sahneleri fena değil. İkincisi de müzikleri güzel. Bunun dışında bahsettiğim gibi anime gey.

Togainu no Chi’nin çizimleri güzel. Sadece bazı kan efektlerini beğenmedin. Ekran karanlıkken kıpkırmızı kanlar biraz amatörce duruyor. Müzikleri ise animenin çok az olan iyi yönlerinden en iyi. Açılışı hiç fena değil ve 12 bölüm boyunca farklı kapanış müzikleri kullanılmış.

Sonuç olarak bu geyler karşıma nereden ve nasıl çıktı bilemem ama Togainu no Chi izlediğim en berbat animelerden biri. İçinde hiçbir özellik, hiçbir çekicilik bulundurmuyor ve benim tavsiyem şiddetle uzak durmanız.

14 Ağustos 2011 Pazar

Real Drive

Yönetmen: Kazuhiro Furuhashi
Stüdyo: Production I.G.
Tür: Bilimkurgu
Yapım Yılı: 2008
Bölüm Sayısı: 26
Anime Puanı: 10/5



Real Drive, 2061 yılında geçiyor. Teknolojide büyük atılımlar yapılmıştır ve artık isteyen herkes beynini “digitize” edebiliyor, yani dijitalleştirebilmektedir. Böylece sadece düşünerek insanları telefonla arayabilir, birbirleri ile sanal temas kurabilir, internet benzeri sanal ortamlara akabilmektedir. Bu dev dijital platformun güvenliğinden ise Meta Real Network (Metal) adlı ağ sorumludur. Metal’in bu dijital ortamda rolü çok büyüktür çünkü kendilerini sanallığa fazla kaptıran, hatta beyni dijital ortamda sıkışıp kalan insanlar bile mevcuttur. Onları koruyup kollamak Metal’in görevidir. Ayrıca gerçek dünyada, özellikle denizde yaşanan bazı fenomen olaylar beyni dijitalleştiren insanları etkilemekte, elektronik ortamları bozmaktadır. Eksi bir yüzücü olan metal yüzücü Haru Masamichi, yardımcısı Aoi Minamo ile Metal’in gizemini araştırmakta ve insanlar ile aralarındaki bağlara tanıklık etmektedirler.

Real Drive’ın konusu göründüğünden de daha karışık. İlk bölümlerde Metal’in ne olduğu tam anlatılamıyor ve ancak birkaç bölüm sonra olayı anlayabiliyorsunuz. Senaryonun en büyük eksiği ise herhangi bir çekiciliğinin olmaması. Real Drive’da her bölüm farklı bir konu ele alınsa da sizi ekrana bağlamıyor ve karmaşık ortamdan sıkılabiliyorsunuz. Ayrıca baş karakteri olan dede de zayıf bir karakter. Anime çoğunlukla Minamo’nun sırtından geçiniyor ve dediğim gibi anime kötü olmasa da izlenebilirliği de pek yok. Metal dünyası ve özellikle bu dijital ortamın dev bir denize benzetilmiş olmasını ben pek beğenemedim.

Animenin çizimleri fena değil ama sıfır bedeni protesto ediyor olsa gerek çünkü Real Drive’in tüm bayanları balık etli, tombul suratlı ve kalın baldırlı. Hatta android Holon bile bu şekilde. Cidden ilginç:) Müzikleri ise normal, ne iyiler ne de kötüler. Seriye gitmiş ama vasatlar işte.

Özetle Real Drive kötü bir anime değil ama on kişiden yedisine hitap etmeyen bir anime ve ben de o yedi kişiden biriyim. Size bu animeyi önermem ama sakın izlemeyin de demem. Siz en iyisi Real Drive’dan önce diğer alternatiflerinizi bir gözden geçirin.

9 Ağustos 2011 Salı

Deadman Wonderland

Yönetmen: Koichiro Hatsumi
Stüdyo: Manglobe
Tür: Aksiyon, Bilimkurgu
Yapım Yılı: 2011
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/9.5



Hikayenin başlangıcından 10 yıl önce, Tokyo’da kırmızı ışıkların da belirlediği büyük bir deprem meydana gelmiştir. Bu deprem yüzünden Tokyo’nun dörtte üçü sular altında kalmıştır. Tokyo’yu yeniden yapılandırmak ve kalkındırmak üzere birkaç yıl sonra Japonya’nın ilk özel hapishanesi olan Deadman Wonderland kurulur. Bu hapishane bir lunaparktır ve mahkumlar da gelen insanları eğlendirmekle yükümlüdür. Elde edilen gelir de belirttiğim gibi Tokyo’nun yapılandırılması için harcanmaktadır.

Igarashi Ganta sıradan bir çocuktur. Ganta, 10 yıl önceki depremin yaşandığı Tokyo’dan gelmektedir fakat bu olay hakkında pek bir şey hatırlayamamaktadır. Ganta, Nagano bölgesinin ortaokuluna gitmektedir ve arkadaşları ile Deadman Wonderland’a yapacakları geziyi konuşmaktadırlar. Kısa bir süre sonra, ders başladıktan sonra pencerede kırmızılar içinde bir adam beliriverir. Üçüncü katta olmalarına rağmen pencerede beliren “Kırmızılı Adam” tüm sınıfı acımasızca katleder fakat bir tek Ganta’yı hayatta bırakır. Ganta’yı öldürmek yerine göğsüne kırmızı bir kristal yerleştirir ve ortadan kaybolur. Birkaç gün sonra Ganta gözlerini hastanede açar ve olayın faili olarak herkesin onu suçladığını görür. Ganta ben yapmadım dese de sonunda kendisini hapishanede, Deadman Wonderland’da bulur. Hapishaneye gönderilen Ganta, Deadman Wonderland’ın sıradan bir hapishane veya para toplayan bir lunapark olmadığının çok geçmeden farkına varır. Aksine Deadman Wonderland çok kötü bir yerdir. Üstelik kırmızılı adam da bu hapishanededir.

Deadman Wonderland’in konusu bir hayli ilginç. Lakin mangası devam ediyor ve 12 bölümde ne kadarı işlenebilmiş bilemiyorum. Her türlü pislik, psikopat, idam mahkumu Deadman Wonderland’da mevcut ve çoğu bölüm şiddetli çarpışmalarla geçiyor. Atmosfer sürekli yüksek ve animenin ana unsuru kan olduğundan bolca da kan mevcut. Şiddetli içeriği bakımından anime bana biraz Gantz’ı hatırlattı ve büyük ihtimalle tıpkı Gantz’taki gibi Deadman Wonderland’in de mangası daha fazla şiddet içeriklidir. Yani anime yumuşatılmış halidir. Animenin senaryosu epey başarılı. Başka sitelerde ortalamayı ancak aşan notlar verilmesine karşın senaryosunu ben beğendim. Ganta’nın manyaklar arasındaki çaresizliği, yaşama isteği ve kendisini temize çıkarmak istemesi çok iyi anlatılmış. Deadman Wonderland’in manyak organizatörün mahkumlara yaşattıkları, oynattırdığı oyunlar gerçekten çok ilginç. Ayrıca karakter bolluğu da animenin bir diğer artısı. Karakterlerden bahsetmişken, Shiro adlı karakter son zamanlarda gördüğüm en iyi, en harika, en müthiş anime karakteri :) Animenin tek kusuru ise yarım sonu. Onun nedeni de mangasının hala devam etmesi.

Animenin çizimleri Eureka Seven ile neredeyse aynı çünkü aynı mangakanın elinden çıkmalar. Öyle gerçekçi çizimler değiller ama kendine has bir çekiciliği var. Kalitesini de epey belli ediyor. Karakter çizimleri, kan efektleri falan hepsi çok başarılı. Tek beğenmediğim yönü karanlık sahneleri. Karanlık sahneleri gereğinden fazla karanlık ve bazen ekranda sadece altyazının olduğu bile oluyordu. Bunun dışında çizimlerinde bir sorun yok diyebilirim. Deadman Wonderland’in müzikleri ise olağanüstü. Özellikle İngilizce açılış parçası “One Reason” ve kapanış parçası “Shiny Shiny” harika parçalar. Animeyi izlemeseniz bile açılışını mutlaka izleyiniz :)

Uzun lafın kısası Deadman Wonderland’in diğer sitelerden aldığı puanlara bakarak bu kadar iyi çıkacağını beklemiyordum. Ben büyük bir beğeni ile izledim ve mangasına bile başlayacağım. Son birkaç anime içinde izlediğimin en iyisi olan Deadman Wonderland’i herkese öneririm.

2 Ağustos 2011 Salı

Sengoku Basara

Yönetmen: Itsura Kawasaki, Kazuya Nomura
Stüdyo: Production I.G.
Tür: Aksiyon, Tarihi
Yapım Yılı: 2009 - 2010
Bölüm Sayısı: 13 + 13
Anime Puanı: 10/4



Sengoku Basara: Samurai Kings, Capcom’un aynı adlı oyunlarından uyarlanan bir animedir ve iki sezondan oluşmaktadır.

Adından da anlaşılacağı üzere anime Sengoku döneminde geçiyor. Birçok general güç için amansız savaşlar vermektedir. Fakat içlerinden biri var ki, hepsinden çok daha tehlikelidir. Bu adam karanlık Lord Nobunaga Oda’dır. Öte yandan Sanada Yukimura ve Date Masamune adlı iki genç savaşçı, amansız bir rekabet içindedir. Fakat Nobunaga giderek güçlenmektedir ve farklı bölgelerden olan Sanada ile Date, diğer generallerle beraber Nobunaga’ya karşı gelmeye çalışır. İkinci sezonda ise bu ikili, arkadaşları ile beraber Toyotomi Hideyoshi’ye karşı mücadele vermektedirler.

Sengoku Basara’nın konusundan kısaca bahsettikten sonra gelelim neden düşük puan aldığına. Öncelikle animenin konusu vasat. Her ne kadar karakterlerini tarihi kişilerden alsa da ortada belirli başlı bir konu yok. Anime “pat” diye savaş sahnesi ile başlıyor, herkes birbiri ile savaşıyor ve sonra herkes Nobunaga’ya karşı savaşıyor. Olay bundan ibaret. Tamam, animenin yoğunlaştığı olay savaşlar ama en azından konu biraz daha ilginçleşebilirdi. Ayrıca animenin artı yönü olması gereken savaş sahneleri bana göre tam bir fiyasko. Öyle abartılı, öyle komikler ki anlatamam. İki kişi savaşıyor, dağlar kül oluyor, denizler kuruyor, ordular havalara dağılıyor vs. Tabi bolca aduket de çekmeyi ihmal etmiyorlar. Elbette kaliteli dövüşler var ama çoğunluğu bu şekilde. Yukarıda bahsettim, karakterlerin çoğu gerçek yaşamış insanlardan oluşuyor ama sadece isim üzerinde. Ben gerçek Date Masamune’nin “Put ya guns on” dediğini hiç sanmıyorum. Anlatmak istediğim anime çok cıvık, ne konu bakımından sarıyor ne de dövüşleri ilgi çekici. En azından benim için öyle.

Animenin tek iyi yönü ise teknik özellikleri. Çizimleri bir hayli başarılı ve müziklerinin de ondan aşağı kalır yanı yok. Hani anlattığım o dağların kül olması falan kurgusal olarak saçma olsa da görsel olarak bir hayli başarılı. Sadece dediğim gibi bazen Date'nin ingilizce konuşmasını sevemedim.

Sonuç olarak her yerde ismini duyduğum, dövüş oyunları meşhur olan Sengoku Basara bana göre boş bir anime ve emin olun çok daha iyilerini bulabilirsiniz.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Infinite Ryvius

Yönetmen: Goro Taniguchi
Stüdyo: Sunrise
Tür: Bilimkurgu, Dram
Yapım Yılı: 1999
Bölüm Sayısı: 26
Anime Puanı: 10/8.5



Infinite Ryvius 2225 yılında geçiyor. İnsanlık artık çoktan sınırları aşmış, tüm güneş sisteminde ve uydularda koloniler yaparak dünya dışında da yaşamaya başlamıştır. Dolayısıyla uzayda yolculuk bir hayli yaygındır ve astronotluk birçok genç için cazip bir meslek haline gelmiştir. Liebe Delta adındaki uzay istasyonu da uzayda görev almak üzere adam yetiştirmektedir. Bu arada, 2137 yılında güneşte meydana gelen bir patlama yüzünden güneş sisteminin çoğunda “Geduld” adı verilen ve bulutlara benzeyen plazmalar kaplamıştır. Geduld’un içinde yaşanan yüksek sıcaklık ve aşırı yer çekimleri hala açıklanamamıştır.

Kouji Aiba 16 yaşındadır ve 2.sınıf bir uzay pilotu olmak için Liebe Delta’ya gitmek üzere evden ayrılmıştır. Trendeyken çocukluk arkadaşı Aoi Housen ile karşılaşır ve onun da Liebe Delta’ya gitmek üzere olduğunu öğrenince çok şaşırır. Fakat asıl şaşkınlığı sevmediği kardeşi Yuki’nin de uzaya çıkmak için hazırlandığını öğrendiğinde yaşar. Kouji, Aoi, Yuki ve binin üzerinde başka öğrenciler Liebe Delta’da geleceğin astronotları olmak için öğrenim göreceklerdir. Liebe Delta, Geduld’a yaklaştığında gemide tatil ilan edilir ve bin öğrencinin çoğu tatil için evlerine döner. Liebe Delta’da birkaç mürettebat dışında 500 civarında öğrenci kalır. Her şeyi otomatiğe bağlanan Liebe Delta’nın kontrolü Zwei adlı yüksek rütbeli öğrencilere bırakılır ve bu öğrenciler gemide bir terslik olduğunu fark eder. Ana kumandadaki mürettebat cevap vermemektedir ve Liebe Delta yavaş yavaş Geduld’un içine çekilmektedir. Çok geçmeden Liebe Delta’ya sabotaj yapıldığı anlaşılır ve geminin Geduld’a düşüşünü yavaşlatmak adına tüm öğretmenler hayatını feda eder. Fakat bu fedakarlık boşa gider ve gemi Geduld’a düşmeye devam eder. Tam her şey bitti derken Liebe Delta’nın içindeki Ryvius adlı bir başka gemi kendi kendine aktive eder ve Liebe Delta ile birlikte Geduld’tan uzaklaşmayı başarır. Ağır hasar alan Liebe Delta’da bulunan 515 öğrenci ve 20’ye yakın mürettebattan sadece 485 kişi (hepsi 16 yaşındaki öğrenciler) hayatta kalmıştır ve akabinde Ryvius adlı gemiye tahliye edilmişlerdir. Toparlamak gerekirse, 485 başıboş öğrenci, hiçbir yetişkin gözetiminde olmadan ileri teknoloji ve ne olduğu bilinmeyen Ryvius adlı gemide uzayda başıboş gezmektedir. Üstelik Ryvius terörist damgası yemiştir. Yani güneş sisteminin çoğu bu çocuklara artık düşmandır fakat başta Kouji olmak üzere bu çocuklar hayatta kalmak istemektedirler.

Infinite Ryvius’un konusu oldukça sıra dışı. Uzayda sıkışıp kalmış 500’e yakın öğrenci, öğrenciden ziyade çocuk hayatta kalmaya çalışmaktadır. Doğal olarak başta kimse olmayınca, düzen olmayınca gruplaşmalar, şiddet, yağmalama hatta açlık bile boy göstermeye başlar. İşte Infinite Ryvius’ta bu çocukların ruh halleri ve yaşadıkları çok iyi aktarılmış. Atmosfer genellikle yüksek ve insan izlerken sıkılmıyor. Senaryo bakımından kafama takılan sadece bir şey var ve o da Ryvius’un başta Liebe Delta’nın içinde ne aradığını ve sabotaj etmek isteyenlerin kim olduğunu ben anlayamadım. Neyse ki bu küçük bir ayrıntı çünkü dediğim gibi Ryvius’ta birçok çocuk ve dolayısıyla birçok karakter mevcut. Yani anime karakter zengini bir anime, her türden insan var. Hepsinin yaşadıkları, ruh halleri çok güzel anlatılıyor. Animenin sonunda herhangi bir soru işareti kalmıyor ama ben sonunu pek beğenmedim. Spoiler olacağı için bir şey yazamayacağım ama ben 8 ay ölümle baş başa kalsam böyle bir karar vermezdim diyelim sadece. Bu arada, Liebe Delta’da öğrenci olmak için ÖSS’de barajı geçmek yeterli herhalde çünkü en zekisinden, it kopuğa kadar birçok öğrenci gemide mevcut:)

Animenin çizimleri 1999 yapımı olduğu için eski ama benim gözüme herhangi bir tuhaflık çarpmadı. Eski olsalar da gayet iyiler. Fakat asıl iyi olan ise müzikleri. Infinite Ryvius gerçekten harika müziklere sahip. Özellikle açılış parçası çok başarılı. Artık günümüzde böyle güzel OST’lar maalesef yapmıyorlar.

Infinite Ryvius, senaryosunda bir iki aksaklığı dışında başarılı bir anime ve her bilimkurgu, özellikle uzay severe önerebileceğim bir anime. Eski olması bir handicap ama emin olun izledikçe alışıyorsunuz.