25 Eylül 2011 Pazar

Steins;Gate

Yönetmen: Hiroshi Hamasaki, Takuya Sato
Stüdyo: White Fox
Tür: Bilimkurgu
Yapım Yılı: 2011
Bölüm Sayısı: 24
Anime Puanı: 10/10



Steins;Gate, 2009 yılında 5pb. ve Nitroplus tarafından Xbox 360 için geliştirilen bir oyun olup White Fox tarafından 2011 yılında animeye uyarlanmıştır. Konusu her ne kadar kurgu olsa da anime içinde yer alan Cern gerçek bir kuruluştur. Türkçesi Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi olan Cern, İsviçre ile Fransa sınırı arasında yer alan ve parçacık fiziği üzerine araştırmalar yapan devasa bir laboratuardır. Cern’de zaman yolcuğu üzerinde çalışmalar yapıldığı da bilinmektedir. Ayrıca yine anime içerisinde adı bolca geçen John Titor, 2000’li yıllarda başta “Time Travel Institute” forumu olmak üzere birçok forumda gelecekten geldiğini iddia eden ve söylediğine göre kendisi devlet için çalışan ve zaman yolculuğu projesi için seçilen bir askerdir. 2036 yılından 1975 yılına IBM 5100 almak için döndüğünü söylemiştir. Bu bilgisayar ile 2036 yılında eski programların "ayıklama (debug)" işini yapacağını iddia etmiştir. Gönderdiği yazılar, 2000 – 2037 yılları arasında birçok olaydan bahsetmiştir. John Titor’un yazıları 2001 yılında son bulmuştur ve kim olduğu asla öğrenilememiştir. John Titor’un 2000 yılında gelecekte olacaklar hakkında söylediği birçok şey (örneğin olimpiyatlar olmayacak demişti ama oldu) gerçekleşmemiştir lakin IBM 5100 hakkında eski yetkililerden birinin yaptığı açıklamaya göre makinenin gerçekten ayıklama görevi yapabileceği hakkında yorumlar yapmıştır. John Titor hakkında birçok bilgiyi yukarıda alıntısını da yaptığım vikipedi sayfasından ve buradan ulaşabilirsiniz.

Steins;Gate’nin kahramanı Okabe Rintaro, (kendisine hitap etme şekliyle çılgın bilim adamı Hoouhin Kyoma) Akihabara’da laboratuar olarak kullandığı küçük bir dairede yaşayan zeki ama bir o kadar da garip bir bilim adamıdır. Yetenekli bir hacker olan Daru ve çocukluk arkadaşı Mayuri ile “Geleceğin İcatları” adını verdikleri laboratuarda mikrodalga fırınını geçmişe mesaj göndermeyi başaran bir aygıta dönüştürmeyi başarmıştır. Okabe geçmişe her mesaj gönderişinde dünya çizgisi değişmekte ve dünya akışı farklılaşmaktadır. Lakin bu değişiklikleri fark edebilen bir tek Okabe’dir. Okabe, laboratuara katılan yeni üyeleri Makise Kurisu ile D-Mail adını verdikleri geçmişe mesaj gönderen icatlarını geliştirerek bir zaman makinesi yapmaya çalışırlar. Öte yandan Daru ve IBM 5100 sayesinde hackledikleri Cern belgelerinden çok önemli veriler elde ederler. Okabe ve ekibi zamanın akışı ile oynamaya başladıkça ortaya istenmeyen sonuçlar çıkmaya başlar ve zaman çizgisini yeniden eski haline bir tek Okabe geri getirebilir.

Animenin ilk bir – iki bölümü kafanızı karıştırabilir. Örneğin ilk bölüm Makise Kurisu’nun ölümü ile başlıyor ve bina önünde mesaj atan Okabe sayesinde dünya ansızın değişiyor ve Kurisu yeniden canlı olarak hayatına çıkıyor gibi. Fakat sakın endişe etmeyin çünkü animede hiçbir soru cevapsız kalmıyor ve bölümler ilerledikçe anime çok zevkli bir hal alıyor. D-Mail ve zaman makinesi ile yapılan deneyler, zamana geri sıçramalar, dünyanın değişmesi ve yaşanan kelebek etkileri, Okabe’nin olaylara müdahale etmek istediği için defalarca geçmişe gitmesi gibi birçok ilginç olay yaşanıyor. Oyunu nasıl bilemem ama zaman makinesi ve geçmiş – gelecek kavramı animede çok iyi işlenmiş. Ara ara tempo biraz düşse de atmosfer daima yüksek. Ayrıca animenin konusu ilk paragrafımda da bahsettiğim Cern ve John Titor ile çok iyi harmanlanmış. Steins;Gate’nin içinde dram, gerilim, mizah ne ararsanız var ve bir oyundan adapte edildiği tatmin edici bir sonla sona eriyor.

Steins;Gate’nin çizimleri oldukça güzel ve karakterlerin davranışları ile görünüşleri cuk oturmuş. Çizimler elbette animevari (kırmızı saçlar, kocaman gözler) ama abartıya kaçılmamış ve atmosferi çok iyi yansıtıyor. Başta seslendirmeler olmak üzere müzikleri de, özellikle bölüm esnasında çalan parçalar çok başarılı. Dediğim gibi seslendirmeler çok başarılı. Özellikle Mayuri ve Okabe’nin çılgın bilim adamı hallerinin seslendirmesi şahane olmuş.

Steins;Gate’in ben herhangi bir eksisini, yetersizliğini göremedim. Anime içinde her çeşit olay var. Kurgu sağlam, görsellik sağlam. Üstelik anime kendisini çok iyi izlettiriyor. Konusu klasik zaman makinesi olsa da çok iyi işlenmiş. Bu yüzden ben tam puanı Steins;Gate’e uygun gördüm ve her anime severin izlemesini de gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

15 Eylül 2011 Perşembe

One Outs

Yönetmen: Yuzo Sato
Stüdyo: Madhouse
Tür: Spor
Yapım Yılı: 2008
Bölüm Sayısı: 25
Anime Puanı: 10/7.5



Lycaons adlı beyzbol takımının vurucusu Hiromichi Kojima, antrenman yapmak için Okinawa’ya gider. Burada atış hızı 130 km/h’yi (beyzbol için düşük sayılır) geçmeyen ama “One Outs” adlı oyunda kumar oynayarak hiç kaybetmeyen Toua Tokuchi ile karşılaşır. One Outs adlı oyunun kuralı basittir. Birisi topu atmaktadır, bir başkası da vurmaya çalışmaktadır. Tokuchi’nin atış becerilerinden etkilenen Kojima, onunla iddiaya girer. Öyle ki, Tokuchi kazanırsa Kojima profesyonel beysbol kariyerini sonlandıracaktır fakat Kojima kazanırsa Tokuchi’nin sağ kolu onun olacaktır. Nitekim biraz kurnazlıkla da olsa Kojima kazanır ve Tokuchi’den sağ kolunu Lycaons için kullanmasını ister. Lakin Lycaons’un paragöz başkanı ki para kazanacaksa takımının kaybetmesine seve seve razı gelir, kariyeri olmayan Tokuchi’yi takıma almak istemez ve aralarında özel bir kontrat yapmaya karar verirler. “One Outs” adı verilen bu kontrata göre Tokuchi oyun dışı bıraktığı her kişi başına 5.000.000 Yen (yaklaşık 116 bin Türk lirası) alacaktır. Fakat kaybederse 50.000.000 Yen (1,116 bin Türk lirası) borca girecektir. Yani Tokuchi’nin karşısında sadece rakip takımlar değil, kendi takımının paragöz başkanı da vardır.

One Outs’un konusu tamamen beyzbol ve Tokuchi üzerine kurulu. Daha doğrusu Tokuchi’nin olağanüstü stratejik becerilerine ve sezgilerine diyebiliriz. Hatta diyebilirim ki, Death Note’da L neyse veya Code Geass’ta Lelouch neyse One Outs’da da Tokuchi o. İlk iki bölüm dışında tüm bölümlerde maç yapıyorlar ve her maçı Tokuchi akla hayale gelmeyecek tekniklerle lehine çevirebilmesini başarıyor. Üstelik sadece maçları almamakla kalmıyor, işine çomak sokmaya çalışan Lycaons başkanını da alt ediyor. Yani anlatmak istediğim, çoğu spor temalı animelerdeki gibi takım ruhu ve yetenekli genç değil, tamamen zekâ ön planda. Bu bakımdan anime bir hayli başarılı. Yani ben hiçbir spor animesinden böyle zeka oyunları beklemezdim. Fakat her ne kadar ilginç olsa da sonuçta oynanan oyun hep aynı ve animenin ortalarına gelmeye başladığınızda ufaktan sıkılmaya başlıyorsunuz. Bir de benim gibi beyzbol bilginiz sıfıra yakınsa bazı terimleri ve detayları anlayamıyorsunuz. Dolayısıyla izlerken kafanızda soru işaretleri oluşabiliyor. Örneğin neden aynı takıma karşı üç gün üç kez oynuyorlar, adam koşturma nedir, bir atıcının toplamda kaç kez atış hakkı var vs. gibi ufak detaylar kafanızı karıştırabiliyor.

One Outs’un çizimleri gayet başarılı. Anime dünyasına herhangi bir yenilik katmıyorlar ama kullanılan canlı renkler ve efektler başarılı olmuş. Ayrıca Tokuchi saçlarını o hale sokmak için ne kullanıyor, merak etmiyor değilim:) Müzikler ve seslendirmeler de hiç fena değil. Özellikle Tokuchi’nin kendine güveni tam tavırları ve rakibini küçümseyen ses tonu çok başarılı.

Konuyu toparlamak gerekirse; One Outs içerdiği zeka oyunları ile spora farklı bir bakış açısı sunuyor ama dediğim gibi sonuçta her oyunun kuralları vardır ve ne kadar ilginç taktikler kullanılsa da bu kuralların dışına çıkılamaz. Bunun için anime belirli bir saatten sonra sıkıcı olmaya başlıyor. Eğer beyzboldan anlıyorsanız ve zeka oyunlarını seviyorsanız bir bakın derim.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Arakawa Under the Bridge

Yönetmen: Akiyuki Shinbo
Stüdyo: Shaft
Tür: Komedi
Yapım Yılı: 2010
Bölüm Sayısı: 13 + 13
Anime Puanı: 10/8.5



Animenin adından da anlaşılacağı üzere olaylar Tokyo’nun adını nehrinden aldığı Arakawa bölgesinde, daha doğrusu Arakawa köprüsünde gelişiyor. Ko Ichinomiya, Japonya’nın en büyük şirketlerinden biri olan Ichinomiya şirketinin tek varisidir. Babasından aldığı eğitim sayesinde “kimseye borçlanmamak” hayat felsefesi haline gelmiştir. Bir gün, Arakawa köprüsünden geçerken haylaz çocuklar Ko’nun pantolonunu çıkararak köprü molozlarından birine asarlar. Ko da pantolonunu geri almaya çalışırken nehre düşer ve tam hayatının sona ereceğini düşünürken uzun sarı saçları olan bir kız onu kurtarır. Dolayısıyla Ko’nun felsefesine aykırı bir şey olur ve Ko adının Nino olduğunu öğrendiği kıza borçlanır. Borçlu olmayı Ko kendisine yediremez ve hemen karşılığını vermek ister. Lakin Nino’nun istediği şeyi tahmin edemez. Nino ondan sevgilisi olmasını ister. Ko, asla borçlu kalmayı istemediği için bunu kabul eder ve o günden itibaren Arakawa köprüsünün altında Nino ile yaşamaya başlar. Ko, köprünün belediye başkanı olduğunu iddia eden “kappa” elbiseli (kurbağaya benziyor) bir adamdan Recruit (kısaca Ric) adını alır ve absürtlüklerle, tuhaflıklarla dolu komik bir yaşama başlamış olur.

Arakawa under the Bridge’nin bağlı olduğu herhangi bir senaryosu yok. Her bölüm farklı bir olay yaşanıyor bu olaylar hiç de öyle sıradan şeyler değil. Öyle ki, köprü sakinlerinin hepsi birbirinden tuhaf ve deyim yerindeyse çılgınca. Zaten animeyi güzelleştiren anlatılan olaylardan çok karakterleri. Karakterleri kısaca tanıtacak olursam;

Ko Ichinomiya: Lakabı Ric olan Ko, animenin en normal karakteri. Gerçi onun da tuhaf alışkanlıkları var ama köprü sakinlerinin yanında normal kalıyor diyebiliriz. Bir kaza sonucu Arakawa köprüsü altında yaşamaya başlar.

Nino: Uzun sarı saçları ve balıkçılıktaki ustalığıyla Nino, kendisinin Venüs gezegeninden geldiğini iddia etmektedir. Ayrıca Ko’nun sevgilisidir.

Belediye Başkanı: Genelde başkan olarak çağırılan kappa elbiseli bu adam kendisinin gerçek bir kappa olduğunu iddia etmekte ve 620 yaşında olduğunu söylemektedir. Başkan olduğu için köprü altında gelişen çoğu olaydan o sorumludur.

Star: Hoshi (yıldız) diye adlandırılan Star, kafasında bir yıldız maskesi ile gezmektedir ve gitar çalmaktadır. Ayrıca Nino’ya aşıktır.

Sister: Sister (rahibe anlamındaki) aslında dev bir adamdır ve köprü altındaki kiliseyi yönetmektedir. Britanyalı ve eski bir asker olan Sister, silahlar konusunda ve hayatta kalmada uzmandır.

Whitey: Japonca beyaz anlamına gelen Shiro olarak adlandırılan bu adam ilk bakışta normal gibi gözükse de, senelerdir sadece beyaz çizgiler üzerinde yürümektedir.

Metal Kardeşler: Tetsuro ve Tetsua adındaki küçük kardeşler gizli bir laboratuardan kaçtıklarını iddia ederler ve bilim adamları onları bulmasın diye metalden maske takarlar.

Stella: Küçük Stella da Britanyalıdır ve Sister’e hayrandır. Fakat onun küçük ve şirin oluşuna aldanmayın. Özellikle Ko onun doğaüstü kuvvetinden çok çekmektedir.

P-Ko: Kırmızı saçlı P-Ko oldukça sakardır ve köprü altında bahçıvanlıkla uğraşmakta ve sebze – meyve yetiştirmektedir. Tabi bir de kappa belediye başkanına aşıktır.

Maria: Pembe saçlı güzel Maria köprü altında hayvancılıkla uğraşmaktadır ve aslında Sister’den bile daha tehlikelidir.

Karakterlerin hepsi elbette bu kadar değil. Son Samuray, gerçek bir erkek olan Billy, kraliçe arı Jacqueline, Amazoness gibi birkaç ilginç karakter daha mevcut. Dediğim gibi animeyi götüren bu karakterler. Bazen öyle komik şeyler yapıyorlar ki kahkahalar ata ata gülüyorsunuz. Arada sırada abartılsa da çoğu olaylar komik ve gülmeden duramıyorsunuz. Özellikle Hokuto no Ken ve Code Geass’taki Lelouch’a yapılan atıflar bir harika.

Arakawa Under The Bridge kaliteli bir komedi ama eksileri de yok değil. Öncelikle başta Nino olmak üzere karakterlerin geçmişlerine değinilseymiş çok güzel olurmuş. Çünkü anime sizi meraklandırıyor ama geçmişleri hakkındaki sorulara pek yanıt vermiyor. Diğer eksisi de sonu. Anime sanki sıradan bir bölümmüş gibi sona erdi ve ben daha makul, tatmin edici bir son beklerdim.

Animenin en büyük artılarından biri de çizimleri. Özellikle karakter çizimleri döktürüyor çünkü kimi zaman karakterler karizmatik olarak karşımıza çıkıyor, bazen chibi oluyorlar, gözleri büyüyor, bazen sert oluyorlar, bishonen olarak karşımıza çıkıyorlar ve daha niceleri. Karakterleri farklı farklı yansıtmak ve bu işte başarılı olmak gerçekten kolay bir iş değil. Çünkü ilginçlik yapacağım diye çoğu animede karakterler abuk sabuk, kılıktan kılığa giriyor. Burada ise dediğim gibi on numaralar. Müzikleri ise çizimleri kadar iyi olmasa da fena değiller. Anime iki sezondan oluştuğu için iki açılış ve kapanışı var.

Sonuç olarak Arakawa Under the Bridge’nin sağlam bir senaryosu yok ve durum komedisi ile her bölüm farklı olaylar yaşatarak insanı çok iyi eğlendiriyor. Eğer iyi bir komedi arıyorsanız bu animeyi gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.