27 Kasım 2011 Pazar

Tales From Earthsea

Yönetmen: Goro Miyazaki
Stüdyo: Studio Ghibli
Tür: Macera, Fantastik
Yapım Yılı: 2006
Bölüm Sayısı: Film
Anime Puanı: 10/6.5



Japonca adı ile Gedo Senki ve Türkçe adı ile Yerdeniz Öyküleri, senaryosunu Ursula K. Le Guin’in eserlerinden almaktadır fakat yazarın belirttiğine göre anime filminin konusunun kitapları ile pek bir alakası yoktur. Yazara göre sadece filmin geçtiği dünya ve karakterler eserleri ile ilişkilidir. Ayrıca Yerdeniz Öyküleri’nin yönetmenlik koltuğunda ünlü Hayao Miyazaki’nin oğlu Goro Miyazaki vardır ve bu film Goro’nun ilk yönetmenlik denemesidir.

Talef From Earthsea, bir savaş gemisinin azgın dalgalarla mücadele etmesi ile başlıyor. Akabinde gökyüzünde iki ejderha ortaya çıkar ve savaşmaya başlarlar. Oysa ejderhalar asla birbirleri ile savaşmazlardır. Öte yandan Enlad Kralı’nın kulağına bunun gibi birçok kötü haber gelmektedir. Hasatlar ekin vermemekte, hayvanlar ölmekte, kısacası dünya dengesini kaybetmektedir. Kral olan biteni düşünmek üzere odasına çıkarken karanlık koridorda çok geçmeden bir gündür kayıp olan oğlu Arlen olduğunu öğrendiğimiz bir çocuk kralı bıçaklar ve kılıcını alarak kaçar. Arlen saraydan kaçar ve çölde kurtların saldırısına uğrar. Çölde Arlen’i Çevik Atmaca adında büyük bir büyücü kurtarır ve ikisi beraber uzun bir yolculuğa ve maceraya doğru yelken açarlar.

Daha baştan söylemekte fayda var, Yerdeniz Öyküleri’nde diğer Studio Ghibli eserlerindeki gibi mistik bir havası yok. Yürüyen Şato, Ruhların Kaçışı ve diğer Ghibli yapımlarındaki o fantastik dünya, hayal gücünün eşsiz ürünleri bu animede maalesef yok. Özellikle konu bakımından anime kardeşlerine göre bir hayli zayıf. Ayrıca havada cevaplanmamış birçok soru işareti bırakıyor. En beğenmediğim yanı ise başkarakteri Arlen. Kral babasını neden öldürdüğünü hala anlayabilmiş değilim. Yok, acı çekmekten ve korkmaktan bıkmışta, içinde bir başkası varmışta vs. zırvalayarak ortada gezinen acınası bir tip olmuş. Spoiler gibi olacak ama anime sonunda da bu katil kahraman oluyor. Öte yanda da Çevik Atmaca gibi büyücülerin başı bir adam arka plana atılmış ta atılmış. Dediğim gibi anime hikâye yönünden zayıf ve kopuk.

Animenin çizimleri ise bir Ghibli yapımı olmanın gururunu yaşıyor. Yine müthiş manzara çizimleri, müthiş detaylar, müthiş renkler karşımıza çıkıyor. Karakterler ise her Studio Ghibli animesi incelememde bahsettiğim gibi birbirlerine benzese de oldukça başarılılar. Her ne kadar arka planda olsa da Çevik Atmaca oldukça karizma sahibi bir karakter. Yerdeniz Öyküleri’nin müzikleri de çizimleri kadar başarılı. Yanlışım olabilir ama gayda enstrümanı ile çalınan müzikler benim gerçekten çok hoşuma gitti. Türkçe seslendirmeleri de çok beğendim. Gayet akıcı, orijinal sesleri bozmadan çok güzel seslendirme yapılmış.

Sonuç olarak Yerdeniz Öyküleri’ne verdiğim not Studio Ghibli animeleri arasında verdiğim en düşük notu aldı ve belirtmeliyim ki Goro Miyazaki’nin babasının seviyesine gelebilmesi için daha çok çalışması lazım. Açıkçası anime bir Ghibli yapımı olmayı pek hak etmiyor.

25 Kasım 2011 Cuma

Natsume Yuujinchou

Yönetmen: Takahiro Omori
Stüdyo: Brain’s Base
Tür: Doğaüstü
Yapım Yılı: 2009 – 2010 – 2011
Bölüm Sayısı: 13 + 13 + 13
Anime Puanı: 10/8.5



Brain’s Base yapımı anime “Natsume Yuujinchou”, “Zoku Natsume Yuujinchou” ve “Natsume Yuujinchou San” olmak üzere üç sezondan oluşmaktadır ve her sezon bir öncekinin bıraktığı yerden devam etmektedir. Yani animeyi 39 bölüm olarak da görebilirsiniz.

Takashi Natsume, çocukluğundan bu yana dünya üzerinde gezinen ruhları görebilmektedir. Bu yeteneği yüzünden çocukluğu zorluk ve yalnızlık içinde geçmiştir. Çocuk yaştayken annesini ve babasını kaybeden Natsume’nin bakımını akrabaları üstlenmiştir. Fakat Natsume çevresine garip hayaletler gördüğünü anlattığında adı sürekli yalancıya çıkmaktadır ve dışlanmaktadır. Bu sebepten dolayı akrabaları arasında sürekli taşınan Natsume’yi en son çocukları olmayan Shigeru ve Touko Fujiwara çifti yanına alır. Bu çift, Natsume’nin kaldığı diğer ailelere nazaran daha sıcakkanlıdır ve bu sefer Natsume onları üzmemek için ruhları gördüğünü kendine saklamaya karar verir.

Natsume’ye ruhları görme özelliği büyükannesi Reiko Natsume tarafından miras kalmıştır ve miras kalan bir başka şey de Yuujinchou, yani Arkadaşlar Kitabı’dır. Bu kitap ruhlar dünyasında çok değerlidir çünkü Reiko Natsume alt ettiği her ruhun adını bu kitapta toplamıştır ve bir ruhun ismine sahipsen kendisinin de efendisi olabiliyorsundur. Lakin Natsume, büyükannesi gibi ruhların isimlerini toplamaktansa onlara isimlerini geri vermeyi uygun görür. Ama bu o kadar kolay değildir çünkü kötü ruhlar da bu kitabın peşindedir. Günün birinde Natsume kazara küçük bir tapınağa hapsedilmiş olan Madara adındaki güçlü bir ruhu serbest bırakır. Kedi görünümü ile insanlara da gözükebilen Madara’ya Natsume insanlar arasında seslenebilmek için Nyanko-sensei ismini takar. Çok geçmeden Natsume ve Madara birbirlerine ısınır ve aralarında bir anlaşma yaparlar. Bu anlaşmaya göre Madara, Natsume ölene kadar onun korumalığını yapacaktır ve öldüğünde de Arkadaşlar Kitabı’nın sahibi olacaktır.

İlk paragrafta da dediğim gibi anime 39 bölümden oluşmakta ve her bölümde ayrı bir olay yaşanmaktadır. Her bölüm Natsume ruhlara ismini geri vermekte, yardıma muhtaç ruhlara yardım etmekte ve kötülerini de alt etmektedir. Bir yandan da Natsume normal yaşamına devam etmeye ve çevresine hiçbir şeyi çaktırmamaya özen göstermektedir. Animenin belirli bir senaryosu olmaması ve her bölümünün farklı olmasına karşın (bazı bölümdeki olaylar iki bölüme kadar uzayabiliyor) animenin inanılmaz bir bağlayıcılığı bulunmakta. Animenin öyle büyük, göze çarpan bir özelliği yok ama barındırdığı sıcak ve sevimli atmosfer ile son bölüme kadar hiç sıkılmadan izleyebiliyorsunuz. Özellikle karakterler ve her bölüm karşımıza çıkan farklı ve ilginç ruhlar animenin en büyük artısı. Ayrıca Nyanko-sensei (Madara) gördüğüm en müthiş anime karakterlerlerinden birisi. Yüksek rütbeli bir ruh olmasına karşın genellikle kedi görünümünde gezen Nyanko-sensei, eğlence düşkünü, tembel, şişman ve alkolik bir kedidir. Hal ve tavırları ile insanı güldürmeyi gerçekten çok iyi başarıyor. Sırf Nyanko-sensei’i görmek için bile animeyi izleyin diyebilirim:)

Natsume Yuujinchou’n tek anlamadığım yeri soyadı meselesi. Şimdi Takashi Natsume’nin büyükannesinin (babaanne veya anneanne mi belli değil) adı Reiko Natsume ve bazı bölümler flashback olarak hırçın liseli bir genç kız olarak karşımıza çıkıyor. Anladığım kadarı ile bu kız büyüdüğünde evleniyor ve torunu Takashi doğuyor. Demek istediğim Takashi’nin soyadı nasıl oluyor da büyükannesinin kızlık soyadı oluyor? Bu yetenek ona dedesinden kalmış olsa tamam derdim de bir büyükannenin soyadına sahip olmak (arada dedenin soyadı var, babanın soyadı var) ilgincime gitti. Ayrıca flashbacklerde Reiko Natsume’nin sadece lise yıllarından ziyade daha büyükken veya yaşlı (Natsume bebekken mesela) halini de görmek hoş olurdu.

Animenin çizimleri normal, öyle olağan bir yanı yok. Fakat ilk sezonun çizimleri bana çok parlak geldi. Böyle ekranda hafif beyaz bir örtü varmış gibiydi. İkinci sezondan sonra ise çizimler giderek kaliteleşiyor ve üçüncü sezon gayet göze hoş gelen çizimlerle karşımıza çıkıyor. Anime üç sezon olduğu için üç ayrı açılışı ve kapanışı bulunuyor. İlk sezonun açılışını pek beğenmesem de diğer parçalar fena sayılmaz. Bölümler esnasında çalan müzikler ise daha kaliteli.

Özetle Natsume Yuujinchou sıcak bir atmosfere sahip olan, izlerken insanı dinlendiren, hiç sıkmayan sevimli bir anime. Ben herkesin izlemesini rahatça önerebilirim. Ayrıca animenin 4. sezonu olacak olan “Natsume Yuujinchou Shi” 2012 yılında ekranlara gelecek.

3 Kasım 2011 Perşembe

Karigurashi no Arrietty

Yönetmen: Hiromasa Yonebayashi
Stüdyo: Studio Ghibli
Tür: Macera
Yapım Yılı: 2010
Bölüm Sayısı: Film
Anime Puanı: 10/9



Japonya’daki adıyla Karigurashi no Arrietty (The Borrower Arrietty), Amerika’daki adıyla The Secret World of Arrietty veya Türkçe adı ile Aşırıcılar, konusunu ilk kitabı 1952’de yayımlanan ve yazarlığını Mary Norton’un yaptığı “The Borrowers” adlı romandan almaktadır. Hayao Miyazaki’nin el atmasıyla animeye de uyarlanan ve Karigurashi no Arrietty adını alan anime filminin dışında 1973 ve 1997 aynı adla çıkmış olan iki filmi, 1992 yılında çekilmiş olan mini dizisi bulunmaktadır. Ayrıca ünlü Fransız ses sanatçısı Cécile Corbel, Karigurashi no Arrietty için özel olarak beste yapmıştır.

Karigurashi no Arrietty, 2010 yılının Tokyo’sunda, batısında yer alan Koganei şehrinde geçiyor. Boyları on santimi geçmeyen bir aile, yeşilliklerle çevrelenmiş müstakil bir evde, döşemelerin altında sessizce yaşamaktadır. Arrietty, babası Pod ve annesi Homily “aşırıcılar” olarak bilinen bir ailedir ve insanların fark etmediği şeyleri (bir küp kesme şeker, iğne, mendil vb.) aşırarak yaşamaya çalışan küçük insanlardır. En büyük kuralları ise insanlara asla gözükmemektir. Günün birinde eve Sho adında ve hasta olduğu belli olan bir çocuk yerleşir. Aynı gece Arrietty ilk defa aşırmak için babası Pod ile beraber eve, yani Sho, büyük teyzesi Sadako ve evin hizmetlisi Haru’nun yaşadığı üst katlara çıkarlar. Babası ile beraber tam bir kâğıt mendil aşırmak üzereyken Arrietty, Sho’nun kendisine doğru uykulu gözlerle baktığını görür. O andan itibaren ise Sho ve Arrietty arasında sevimli bir macera başlamış olur.

Bahsettiğim gibi anime konusunu bir romandan alıyor ve bu versiyonu biraz rötuşlanmış olarak ve Japonya’ya uyarlanmış bir şekilde karşımıza çıkıyor. Tabi Hayao Miyazaki’nin elinin değdiğini unutmamak lazım. Konu olarak anime öyle belli bir çizgiyi takip etmiyor. Aşırıcılar ve Sho arasında yaşanan olayları bizlere aktarıyor. Arrietty’nin bir insan tarafından görünmüş olması, daha önemlisi verdikleri yaşam mücadelesi, Sho’nun hastalığı ve aşırıcılar ile dostluk kurmak istemesi, sinsi Haru’nun planladıkları gibi olayları sıcak bir atmosfer eşliğinde bizlere sunuyor. Demek istediğim anime diğer Ghibli yapımlarına nazaran daha ağır ve olaysız ilerliyor. Tek kusuru ise bazen fazla ağır ilerlemesi. Yani Arrietty’nin evin en altından çatıya kadar tırmanışını dakikalarca izlemek harika çizimlerine rağmen bazen sabırsızlanabiliyorsunuz. Bunun dışında anime bir Ghibli yapımı olmanın hakkını fazlasıyla veriyor.

Karigurashi no Arrietty’nin harika yönlerinden birisi de çizimleri. Studio Ghibli yine gerçekten döktürmüş. Harika arka plan manzaraları, renk tonları kullanılmış. İnsan resmen bakmaya doyamıyor. Karakter çizimleri de gayet başarılı ama her Ghibli incelemesinde dediğim gibi diğer Ghibli animelerin karakterlerine yine çok benziyorlar :) Sanki yüz ifadeleri hiç değişmiyor. Seneler ilerledikçe daha kalitelileşiyorlar ama Arrietty’nin yüzüne dikkatlice bakarsanız Prenses Mononoke’yi görebilirsiniz. Animenin müziklerinin de çizimlerinden aşağı kalır yanı yok. Cécile Corbel’in anime için özel olarak hazırladığı müzikler gerçekten çok güzel.

Kısacası Studio Ghibli ve başta Hayao Miyazaki olmak üzere bu sefer o meşhur fantastik hayal gücünü kullanmamış ve hazır olan bir malzeme ile yetinmeye karar vermiş. Lakin hazır olan ve defalarca kullanılmış olan bu malzemeden bile harika bir eser çıkartmayı başarmışlar. Doğal olarak izlemenizi rahatlıkla tavsiye edebilirim.