23 Şubat 2013 Cumartesi

Chuunibyou demo Koi ga Shitai

Yönetmen: Tatsuya Ishihara
Stüdyo: Kyoto Animation
Tür: Komedi, Okul, Romantik
Yapım Yılı: 2012
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/9
















İsmini bir türlü söyleyemediğim ve söyleyebileceğimi de düşünmediğim Chuuninbyou demo Koi ga Shitai adlı anime, Torako adlı yazarın aynı adlı romanından uyarlanma bir yapım. Ayrıca altı dakikalık ve altı bölümden oluşan mini bir ONA serisi de Youtube üzerinden yayınlanmıştır.

Animede olaylar Yuuta Togashi etrafında gelişiyor. Yuuta, liseye yeni başlayacaktır ve tanıdık kimse olmasın diye evine uzak bir liseye gitmeye karar vermiştir. Bunun sebebi de geçirdiği 8. sınıf sendromudur. (Türkçe’ye 8. sınıf sendromu diye çevrilmiştir ama orijinali “chuunibyou” - junior high school second grade illness’tir.) Bu sendroma yakalanan çocuklar gerçek hayat ve kurguyu (daha doğrusu anime dünyasını) ayırt edememekte ve kendilerine birer anime kahramanı sanmaktadır. Yuuta da 8. sınıfta kendisini “Dark Flame Master” yani Kara Alev Ustası sanmış ve etrafta bir anime kahramanı gibi (sırtında kılıç, kolunda asla çıkarılmaması gereken bir bandaj ve en önemlisi doğaüstü güçleri olan) gezinmiştir. Aklı başına gelince de doğal olarak Yuuta kendisinden çok utanmıştır ve o zamanki hal ve tavırları aklına geldikçe yerin dibine girmek istemektedir. Şimdi liseye başlayacak olan Yuuta bu hayatını geçmişine gömmek ve normal bir öğrenci gibi hayatına devam etmek istemektedir. Lakin kaderin onun için farklı bir planı vardır. Üst komşunun kardeşi ve aynı zamanda Yuuta’nın lisede sınıf arkadaşı olacak olan Rikka Takanashi kendisini “Lanetli Göz”ün sahibi sanmakta olan bir 8. sınıf sendromlusudur ve Yuuta’yı partneri olarak çoktan seçmiştir. 12 bölüm boyunca da Yuuta ve Rikka’nın çoğu zaman komik, yeri geldiğinde de romantik hikâyelerine tanıklık ediyoruz.

Chuuninbyou, yani 8. sınıf sendromu hakikatten ilginç bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Aslında gerçeklik payı da olan bu sendrom komik görünse de içinde küçük bir gerçeklik payı da barındırmıyor değil. Hangimiz zamanında kendimizi karanlık bir savaşçı veya pokemon ustası sanmamıştı ki? :)  Animede de bu sendromdan yeni çıkmış Yuuta ile çıkamamış Rikka’nın arkadaşlıkları ve yaşadıkları çok güzel işlenmiş. Üstüne başarılı yardımcı karakterler de eklenince başta komedi yönüyle bayağı iyi vakit geçirebileceğiniz bir yapım çıkmış ortaya. Ben özellikle Dekomori karakterini çok beğendim. Kendisini Rikka’nın hizmetkârı sanan Dekomori’li sahneler harika. Yaklaşık yedinci bölümden itibaren ise anime komedi yönünü romantik yönüne devrediyor. Şahsen bu değişikliği ben yerinde buldum çünkü animenin izlediği belirli bir kurgu yok ve her ne kadar ilk başta ilginç gelse de olaylar bir müddet sonra monotonlaşmaya başlıyor. İşte bu olay tam animede yaşanmak üzereyken anime tarz değiştiriyor ve romantik yönü ağır basarak güzel bir şekilde izleyicisine veda ediyor.

Görsel olarak anime tam bir Kyoto Animation klasiği. Rengârenk çizimleri ve sevimli yüzleri ile klasik anime karakterleri karşımıza çıkıyor. Etraf her daim cıvıl cıvıl ve karakterler mimikleri ile göz dolduruyor. Karakterler de dediğim gibi klasik anime karakterleri, rengârenk saçlar ve kocaman gözleri ile yine bizlerleler. Animenin müziklerinin de çizimlerinden aşağı kalır yanı yok. Açılış parçası hareketli ve gayet güzel, kapanış parçası ise idare eder kıvamında. Seslendirmelerde ise çok büyük iş çıkarılmış. Yuuta’nın normal konuşması ve 8. sınıf sendromlu halinin “havalı” seslendirmesi izlemeye değer. Ayrıca yine Dekomori karakterinin cümlelerinin sonuna Death kelimesini (daha doğrusu Des hecesini) getirmesi çok komik.

Chuuninbyou demo Koi ga Shitai adlı anime öyle sıra dışı bir şey vaat etmiyor ama sıcak ortamı ve sevimli karakterleri ile izlemeye değer, başarılı bir anime diye düşünüyorum. Eğer güzel bir komedi (yeri geldiğinde de romantik) bir anime arıyorsanız Kara Alev Ustası ve Lanetli Göz’ün macerasına bir göz atın derim.



15 Şubat 2013 Cuma

Code: Breaker

Yönetmen: Yasuhire Irie
Stüdyo: Kinema Citrus
Tür: Aksiyon, Doğaüstü
Yapım Yılı: 2012
Bölüm Sayısı: 13
Anime Puanı: 10/5.5


















Code: Breaker adındaki seri, mükemmel öğrenci Sakura Sakurakouji’nin otobüs ile evine dönmesiyle başlıyor. Sakura, otobüsün camından dışarıya, parka doğru baktığında yaşıtı bir gencin insanları yaktığını görür. Sakura hemen otobüsten iner ve yanına da yoldan geçen bir polis memurunu alarak parka koşar. Lakin ortalıkta ne genç vardır, ne de yanmış cesetler. Etrafta sadece birkaç iz vardır ve polis memuru bu izler için evsizler ısınmaya çalışırken olmuştur der. Sakura acaba hayal mi gördüm falan derken ertesi gün insanları yakan bu gencin okuluna, kendi sınıfına nakil olduğunu görünce bir hayli şaşırır. Gencin adı Rei Ogami’dir ve insanların karşısında oldukça nazik hareket etmektedir. Sakura bu işin ucunu bırakmaz ve Ogami’nin yanından ayrılmayarak onun özel yeteneklere sahip bir Code: Breaker olduğunu öğrenir.

Konu olarak anime aslında bir şeyleri vaat ediyor. Özel yetenekleri olan gizli suikastçılar falan derken insanın ilgisini çekiyor. Lakin gelin görün ki işleniş olarak istenileni veremiyor. Öncelikle ben, yetenekleri birbirinden farklı olan bu insanların üzerlerinde daha çok durulmasını isterdim. Code: Breaker’lar var tamam, hepsinin yetenekleri farklı, tamam ama kim bunlar? Bu yetenekleri nasıl elde etmişler? Doğuştan mı? Kim bunları bir araya getirip insan öldürtüyor falan bunlar hep havada asılı kalıyor. Manga devam ediyor, belki ilerleyen yerlerinde bunlar cevaplanıyordur ama animede bunların hepsi muğlâk. Ayrıca ben karakterleri de pek sevemedim. Yan karakterler iş görüyor da Sakura ve Ogami bence olmamış. Özellikle Sakura ve ailesi de dâhil çok itici. Hal ve tavırları, öldürmeyelim sevişelim naraları çok bayat çok yapmacık. Ogami ise çok kasıntı duruyor. Adamın bildiğiniz ruhu yok. Ogami’yi cool göstermek istemişler ama o da olmamış. Elindeki anlamsız siyah eldiveni, “ben kötüyüm” gibi artistlik laflar edici havalı olmanın aksine benim gözümde Ogami’yi daha da küçültüyor. Hele son bölümlere doğru “Hitomi! Hitomiiiyeh!” diye ortalıklarda gezinmesi ile ipini çektim:) Karakterler arasından en çok Toki ve Heike’i beğendim diyebilirim. Bir tek onlar adam gibi performans sergiliyor.

Code: Breaker’ın bir bölümünde de acayip mantık hataları gözüme çarptı. Flashback temalı bölümde kötü karakterimiz Hitomi’nin geçmişine dönüyor. Yaklaşık olarak 5 – 6 yıl öncesine. Daha Ogami falan ekipte yok ama Heike var ve ne hikmetse hala seride de giydiği, Sakura’ların okul üniformasını giyiyor. Herhalde okulun kadrolu öğrencisi olsa gerek. Daha da beteri, ilk paragrafta dediğim gibi Ogami nakil öğrenci olarak Sakura’nın sınıfına geliyordu. Yani adam okulda yeni ama gelin görün ki flashback’te genç Ogami ilk çıktığında üstünde yine aynı okul üniforması var. Vay arkadaş, burada insanı koyun yerine koymuyorlar da ne yapıyorlar şimdi? Belki öyle abartılacak bir şey olmayabilir ama ben gerçekçiliğe (gerçekçilik derken mantıklı şeyler) ve devamlılığa önem veririm ve bunu gördükten sonra şahsen aptal yerine konulmuş gibi hissettim.

Çizimleri içinse animenin en iyi yeri diyebilirim. Özellikle çevre çizimleri ve keskin renkleri çok beğendim. Animede görüntü olarak bir tuhaflık yok, klasik anime çizimleri olarak karşımıza çıkıyor. Müzikler de süper değil ama animeye yakışmış. Hızlı aksiyon içerikli bir animeye yakışır bir açılışı ve kapanışı mevcut. Fakat bölümler esnasında çalan parçalar sanki biraz daha iyi olabilirdi.

Code: Breaker hızlı başlayan ama her bölümde kan kaybeden bir anime. Ben Code: Breaker yerine alternatiflerinizi değerlendirmenizi tavsiye ederim çünkü bu animeden aradığınızı bulamayabilirsiniz.










2 Şubat 2013 Cumartesi

Btooom!

Yönetmen: Kotono Watanabe
Stüdyo: Madhouse
Tür: Aksiyon, Bilimkurgu
Yapım Yılı: 2012
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/8.5
















İlginç adı ile Btooom! (genel olarak anlamı patlama sesinden “bum” geliyor) Ryota Sakamoto’nun hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Sakamoto 22 yaşındadır ve bir oyun bağımlısıdır. Kendisi okumuyordur ve çalışmıyordur, tüm vaktini Btooom! adlı online oynayarak geçiriyordur. Üçerli takımlar halinde oynanan bu oyunda her takımın farklı bombaları vardır. (zaman ayarlı, değdiği anda patlayan, hedefe kilitlenen gibi) Oyundaki amaç diğer takımı sadece bombaları ve onları tespit etmek için radarı kullanarak (radar kullanınca kendi yerinizi de belli ediyorsunuz) yenmektir. Sakomoto ve takımı dünya sıralamasında ilk 10’dadır ve Btooom! dünyasında bayağı bir ünlülerdir. Günün birinde Sakamoto gözlerini açtığında kendisini bir ormanda, paraşütle ağaçta asılı halde bulur. Sakomoto buraya nasıl geldiğini anımsayamamaktadır ve çok geçmeden ormanın büyük bir tropikal ada olduğunu anlar. Üstelik burada yalnız da değildir. Adada başkaları da vardır ve gördüğü ilk insan ona bomba atarak saldırmıştır. Çok geçmeden Sakamoto anlar ki adada Btooom! oynanmaktadır. Üstelik gerçek insanlarla ve gerçek bombalarla…

Genel olarak Btoom!’um klasik bir hikâyesi olduğunu görebiliriz. Birbirinden bağımsız birkaç insan ıssız bir yerdedir ve özgürlükleri için birbirlerini öldürmeye zorlanmaktadırlar. Kimileri bunu zevkle yerine getirirken kimileri saklanmayı tercih ediyordur. Btooom! ise sadece bombaların kullanımı ve başarılı karakterleri ile senaryo olarak akranları arasından sıyrılmasını başarıyor. Sakomoto bile profesyonel ve başarılı bir Btooom! oyuncusu olmasına rağmen öldürmeme taraftarı ve alternatif yollardan adadan ayrılmaya çalışıyor. Bayan karakterimiz Himiko’nun hikâyesi de animeye güzel aktarılmış. Yaşadıkları yüzünden erkeklerden nefret etmesi, hepsini düşmanı olarak görmesi psikolojisi dengeli ayarlanmış. Yani ne çok abartı ne de çok yapmacık. Anlatmaya çalıştığım, animeyi karakterleri götürüyor ve kanaatimce başarılılar da. Tek şikâyetim anime 12 bölüm olduğu için biraz fazla hızlı ilerliyor. Bir bakıyorsunuz ilk bölümde adaya yeni gelmişken üçüncü bölümde aradan üç – dört gün geçmiş oluyor. Ayrıca yarım da bitiyor. Mangası devam ettiğinden olsa gerek ikinci sezon beklentisi ile animeye son veriyoruz.

Çizimleri bakımından Btooom! için gayet başarılı diyebilirim. Patlamalar, kan efektleri başarılı. Sadece bombalar ile patlayan vücutlar gösterilmiyor ve bir iki yerde Himiko’nun başına gelenler hafiften sansür yemiş. Karakterler başarılı ve gerçeğe uygun tipler olarak çıkıyor karşımıza. Yani bir kutu jöle yemiş gibi zikzaklı ve renkli saçlar falan yok. Bir tek Himiko karakterlerin arasından sıyrılıyor. Sarı saçları, kocaman mavi gözleri (ve göğüsleri) ile karakterler arasından göze batıyor ama sempatik yönde. Genel olarak müzikleri de hiç fena değil. Özellikle açılış şarkısı benim hoşuma gitti. Son bölümde ise açılış parçası değişiyor ve eski açılış parçası kapanış parçası oluyor. Bu arada kapanış parçası da idare eder nitelikte. Seslendirmelerde de gayet iyi iş çıkarıldığı belli. Özellikle Yakuza oyunlarından Kazuma Kiryu’nun seslendirmeciliğini de yapan Takaya Kuroda’nın seslendirdiği Miyamoto Masashi’nin seslendirmesi benim favorim.

Büyük anime sitelerinden Btooom!’un ortalamayı ancak geçen puanlar aldığını görebilirsiniz ama şahsen ben seriyi severek izledim. İkinci sezonu da bekleyenler arasındayım.  Eğer hareketli ve aksiyon içerikli bir anime arıyorsanız bir Btooom!’a göz atın derim.