21 Ağustos 2013 Çarşamba

Ookami Kakushi

Yönetmen: Nobuhiro Takamoto
Stüdyo: AIC
Tür: Dram, Gerilim, Korku
Yapım Yılı: 2010
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/4.5




















 2009 yılında aynı adlı PSP oyunundan uyarlama olan Ookami Kakushi, Hiroshi Kuzumi ve ailesinin etrafı dağlarla çevrili yerel bir kasabaya taşınması ile başlıyor. Hiroshi, kız kardeşi Mana ve roman yazarı babalarının Jouga portakalları ile ünlü kasabaya taşınmalarının nedeni babasının mesleğidir. Hiroshi’nin babası Jouga kurtları ve tanrıları üzerine bir roman yazabilmek için kendi içerisinde bir nehir tarafından eski ve yeni kasaba olarak ikiye ayrılan bu kasabaya taşınmışlardır. Hiroshi daha gelir gelmez Isuzu adındaki ilk arkadaşını da edinir. Okulda da herkes Hiroshi’ye karşı oldukça yakın ve sevecen davranmaktadır lakin Nemuru Kushinada adındaki gizemli kız mesafesini daima korumaktadır. Ayrıca Nemuru, Hiroshi’ye bir de öğüt verir: “Eski kasabanın sokaklarından uzak dur.” Buraya kadar her şey normaldir ama günler geçtikçe Hiroshi insanların aniden “taşınma veya başka okula nakil” bahanesi ile ortadan kaybolduğunu fark eder. Üstelik diğer herkes bunu normal karşılamaktadır. Günler ilerledikçe Hiroshi yerel efsanelerin farkına varır ama üstünde pek durmaz. Ta ki gecenin birinde elinde dev bir tırpan ile maskeli bir kız görene kadar. Hiroshi’nin de farkına varacağı üzere bu sevimli kasabanın aslında büyük bir sırrı vardır.



Ookami Kakushi’yi ilk gördüğümde bana izlediğim Shiki adlı animeyi hatırlatmıştı. Shiki’de de etrafı dağlarla çevrili sakin bir kasaba ve karanlıkta gelişen olaylar vardı. Bu yüzden Ookami Kakushi’nin konusu ilgimi çekmeyi başarmıştı. Fakat maalesef senaryosu yukarıda yazdığım gibi pek heyecanlı gelişmiyor. İlk bölüm güzel bir başlangıç, daha doğrusu merak uyandırıcı bir başlangıç yapıyor ama hikâyenin akışı ve atmosfer daima bayır aşağı. Asıl merak unsuru olan olay sürekli arka planda ve her bölüm Hiroshi’nin günlük maceralarını izliyor ve arka planda birisi yok oluyor. Aynı şeyler gelişip gidiyor ve anime daha ikinci bölümden bayatlaşıyor. Eğer anime yirmi küsur bölüm olsaydı tamam derdim ama 12 bölümlük animede olaylar ta dokuzuncu bölümde açığa çıkmaya başlıyorsa bence bir sorun vardır. Üstelik ön planda sunulanlar da zayıf şeyler. Kafayı aşkla bozmuş kızlar, sonra değineceğim bir hayli itici karakterler, yok balığa gitmeler, dondurma yemeye gitmeler gibi şeyler sunuluyor izleyenine. Ayrıca animenin finali de 11. bölüm. Son bölüm neden böyle yapılmış bilmiyorum ama tamamen şişirme balon bir bölüm. Kısacası animenin materyal olarak elinde iyi bir malzeme var ama her bölüm biraz daha batıyor.


Öncelikle animenin arka plan çizimlerine değineyim; kısacası gayet başarılılar ve bir anormallikleri yok. Benim asıl sorunum karakterlerle. Karakter çizimleri tek kelimeyle kötü. Özellikle kızlarımızın hepsinin yüzleri aynı. Sadece saçları ve buna bağlı olarak göz renkleri farklı. Arka planda daha birçok birbirine benzeyen önemsiz karakterler var ve bu yüzden birçok kez bu, bu muydu diye karıştırdığım oldu. Kopyala yapıştır yapılmış ve peruklar değiştirilmiş. Keşke tek sıkıntı karakterlerin dış görünüşleri olsaymış demeden de edemeyeceğim. Karakterlerin davranışları da görünüşleri kadar itici. Hiroshi gene idare eder kıvamında, sıradan bir çocuk ama Nemuru ve Isuzu adlı karakterler açıkçası benim asabımı bir hayli bozdu. Enerjikten ziyade yılışık ve şımarık Isuzu ve sebepsiz yere gayet rahatça dövebileceğim Nemuru benim gözümde başarısız karakterler. Animenin belki de en başarılı yönü müzikleri. Harika parçalar değiller ama en azından kötü de değiller.

Sonuç olarak Ookami Kakushi için iyi bir anime diyemiyorum çünkü senaryonun işlenişi iyi değil ve karakterler başarısız. Bu anime hakkında benim verebileceğim tek öneri, es geçmeniz yönünde.


13 Ağustos 2013 Salı

Devil Survivor 2: The Animation

Yönetmen: Seiji Kishi
Stüdyo: Bridge
Tür: Fantastik, Macera, Aksiyon
Yapım Yılı: 2013
Bölüm Sayısı: 13
Anime Puanı: 10/5.5

















Yapımcılığını Atlus’un üstlendiği ve özellikle PS2’de oldukça popüler RPG oyunları olan Shin Megami Tensei serilerinin bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor Devil Survivor 2. Nintendo DS ve 3DS için piyasaya sürülen Devil Survivor 2, The Animation uzantısıyla anime dünyasındaki yerini de aldı. Shin Megami Tensei serilerinden animeye uyarlanan bir diğer popüler oyunları da Persona 4: The Animation’dır. Ayrıca konu olarak Devil Survivor ve Devil Survivor 2 arasında herhangi bir bağlantı (zaten ilkinin animesi de yok) yoktur. Bir – iki istisna hariç Shin Megami Tensei serilerinin tek ortak yönleri meşhur canavarlarıdır.

Shin Megami Tensei oyunlarında kahramana kendimizin belirleyeceği bir isim koymak adettir ama anime uyarlamasında Devil Survivor 2’nin kahramanının adı Hibiki Kuze. Gerek SMT oyunlarında gerekse animelerin büyük bir çoğunluğunda karşımıza çıktığı gibi, Hibiki de sıradan bir lise son sınıf öğrencisidir. Hibiki üniversiteye hazırlanmaktadır ve sıradan bir günde arkadaşı Daichi ile beraber deneme sınavından çıkmışlardır. Bir Fast Food dükkânında geleceklerini tartışırlarken Daichi, Hibiki’ye yeni bir telefon aplikasyonu gösterir. Nicaea adındaki bu uygulama rivayetlere göre arkadaşlarının nasıl öleceğini gösteriyormuş. Daichi işin şakasındadır ve uygulamayı Hibiki’ye de yükler. Akabinde metro istasyonundayken Nicaea uyarır verir ve yeni bir videonun yüklendiğini haberdar eder. Hibiki videoyu izlediğinde Daichi ile beraber trenin altında kaldıklarını görür. Çok geçmeden de tren geldiğinde hakikatten bir sarsıntı meydana gelir ve trenin altında kalırlar. Hibiki, Daichi ve uzaktan kestikleri Io Nitta adındaki kızın aslında ölü olmaları lazımdır fakat Nicaea uygulaması onlara yaşamak isteyip istemediklerini sorar ve doğal olarak evet derler. Enkaz halindeki metro istasyonunda kendilerine geldiklerinde korkmuş ve şoka girmiş olan gençleri bir sürpriz daha beklemektedir. Etrafta canavarlar vardır ve daha da ilginci Nicaea uygulaması sayesinde kendi canavarlarını (şeytanlarını) da çağırabilmektedirler. Artık bildikleri dünya geçmişte kalmıştır ve mahşer günü kapıdadır. Bu saatten sonra üç gencin tek önceliği hayatta kalmaktır. 



Devil Survivor 2, ilk bölümü ile oldukça başarılı bir başlangıç yapıyor. Gizemli Nicaea adlı program ve ansızın canavarların ortaya çıkması falan derken ilk bölümler hızlı ve akıcı geçiyor. Dünyanın artık normal bir yer olmaması, insanların ölüm kalım savaşı vermesi ve gerilimli atmosfer güzel yansıtılıyor. Fakat Japonya hükümetine bağlı JP’s adlı örgüt (Cips diye okunuyor…) ve henüz 17 yaşındaki başkanı ile Hotsuin Yamato ortaya çıkınca ve en önemlisi de dünyaya neler olduğu anlatılınca animede büyük bir düşüş yaşanmaya başlıyor. Artık ortada sürükleyicilik namına pek bir şey kalmıyor ve her bölüm bir canavar geliyor, canavarı yeniyoruz ve bir sonraki bölüm başka canavar geliyor havasında geçiyor. Cips adlı ultra gizli örgütümüz ve efsanevi ergen kaptanı karizmatik yakışıklı Hotsuin emir veriyor ve son bölüme kadar sırası ile canavar öldürülüyor. Oysa bahsettiğim gibi ilk başlardaki çaresizlik hissi olsun, insanların verdiği ölüm kalım savaşı olsun animeyi heyecanlı kılıyordu ama ilerledikçe iyice oyuna dönüyor. Gerçi oyundan uyarlama elbette ama Persona 4’te oyundan uyarlanmaydı ama çok daha başarılı işlenmişti. Ayrıca gördüğüm kadarı ile animede dünya Japonya’dan ibaret. Tüm bu canavarlar ne hikmetse sadece Japonya’da çıkıyor. Daha da ilginci bir bölümde dünyadan geriye bu kadar kaldı diye ekrana bir harita verilmişti ve harita sadece Japonya haritasıydı. Son olarak finalden de bahsedeyim; ikinci veya üçüncü bölümden sonraki kötü gidiş neyse ki final bölümünde son buluyor ve anime kendisini toparlayarak güzel bir sonla sona eriyor.



Animenin çizimleri tam anlamıyla anime çizimleri olarak çıkıyor karşımıza İlginç saç tipleri ve renkler olsun, kızlarımızın kocaman göğüsleri ve giyilen değişik elbiselerle klasik bir anime var karşımızda. Hem mekân çizimleri hem de karakterlerin çizimleri oldukça başarılı. Jack Frost, Byakko veya Cerberus gibi Shin Megami Tensei canavarlarını da tekrar görmek güzeldi. Tek beğenmediğim tarafı ise düşman canavarlar. Bazısı top şeklinde bazısı ahtapot şeklinde abuk sabuk yaratıklardı. Tek mantıkları da önümüze gelene bin tekme olan bu canavarlar şahsen beni hiç tatmin edemedi. Yani karşı tarafta akıllı bir düşman yok ki bence büyük bir eksiklik. Son olarak müzikler ise oldukça başarılı. Animenin açılış parçası güzel ve kapanışı daha da güzel. Seslendirmelerde de ilk başta Hibiki’nin sesini yadırgadım ama alışınca güzel durduğunu da fark ettim.

Shin Megami Tensei oyunlarını bir hayli severim ve zamanında PS2 için çıkan tüm oyunları oynamışımdır ama DS ve 3DS’ye çıktığı için Devil Survivor serisini oynamadım ve bu yüzden oyunu ile kıyaslama yapamadım. Lakin anime olarak ilk iki bölümü ve son bölümü dışında pek tatmin etmediğini maalesef söylemek zorundayım. Artık bu saatten yeni Shin Megami Tensei anime uyarlamalarını beklemekten başka yapacak bir şeyimiz yok:) Yakında Persona 3 anime filmi vizyonda olacak ve ben özellikle Digital Devil Saga serisi ile Devil Summoner ve Nocturne oyunlarının da anime uyarlamasını görmeyi çok isterim.

2 Ağustos 2013 Cuma

Dantalian no Shoka

Yönetmen: Yutaka Uemura
Stüdyo: Gainax
Tür: Fantastik, Macera
Yapım Yılı: 2011
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/5

















 


Dantalian’ın Kütüphanesi, izleyenini birinci dünya savaşı sonrası İngiltere’ye götürüyor. Hugh “Huey” Anthony Disward’ün büyükbabası vefat etmiştir ve büyükbabanın vasiyetnamesine göre varisi Huey’dir. Lakin Huey büyükbabasının mülkünü miras almak istiyorsa gizemli Dantalian arşivini de miras almalıdır. Huey, malikâneye doğru yola koyulur ve vardığında tüm kitapların bodrum katına taşınmış olduğunu görür. Bodrum katında ise Huey’i bir sürpriz daha beklemektedir. İlk önce oyuncak bebek sandığı bir kız kitapların ortasında usulca oturmaktadır. Kızın adı Dalian’dır ve dediğine göre Dantalian arşivinin koruyucusudur. Dantalian arşivinde “hayalet kitaplar” adı altında çok tehlikeli kitaplar barınmaktadır ve bu kitaplar gerçeğe dönüşebilmektedir. Huey, büyükbabasının görevi olan anahtar bekçisi görevini de üstlenir ve Dalian ile beraber arşivde olmayan hayalet kitapları araştırmaya başlarlar.



Dantalian no Shoka’nın ilk bakışta ilginç ve sıra dışı bir hikâyeye sahip gibi gözüküyor ve ilk bölümünü dikkatle izlemenizi sağlıyor. Fakat işin aslı anime maalesef pek tatmin etmiyor, şahsen ben istediğim verimi pek alamadım. Senaryo değişik tamam ama ilk bölümden sonra hikâyeler pek tat vermiyor ve hızlı sahneler dışında animenin elle tutulur bir tarafı yok. Anime zaten belirli bir kalıp üzerine oturtulmuş. İlk on – on iki dakika konuşmalar, yaşananların bir özeti, sonraki kalan dakikalar da aksiyon sahneleri. Bölüm sonlarında da işin başarı ile sona ermesi ile mutlu bir kapanış. Ayrıca anime kitaplarla ilgili olduğu için edebi yönü de çok fazla ve ben bile ağır bir roman tutkunu olmama rağmen bu sahneleri sıkıcı buldum. Birçok bölümde düşmana karşı Huey bir eserden alıntı yapmaya başlıyor ki bitmek bilmiyor:) Toparlayacak olursam; animenin aksiyon sahneleri fena değil, dövüşler, akan kan ve Dalian da sempatik bir karakter ama gerisi imdat sinyalleri yolluyor.


Animenin çizimleri senaryosuna karşın daha başarılı. Gerçekçi arka plan çizimleri eski İngiltere havasını çok güzel yansıtıyor ve dağ, bayır, orman çizimleri şahane. Karakterler bu gerçekçi ve ciddi arka plan çizimleri üzerinde ilk bakışta biraz uyumsuz görünüyorlar ama abartılı veya garip değiller. Animenin açılış ve kapanış parçaları daha çok RPG oyunlarının müziklerine benziyor ve anime ile de güzel uyum sağlamış. Yine Dalian’ın seslendirmesi başta olmak üzere seslendirmeler de başarılı.

Açıkçası Dantalian no Shoka’ya başladığımda fazla bir şey beklemiyordum ama çıtanın bu kadar düşeceğini de tahmin etmemiştim. Bahsettiğim gibi animeyi bir tek aksiyon sahneleri ve Dalian’ın sempatik tavırları kurtarıyor. Şahsi görüşüm, Dantalian no Shoka’yı izlemeden önce bir kez daha düşünün.