Stüdyo: Madhouse Studios
Tür: Aksiyon, Dram
Yapım Yılı: 2006
Bölüm Sayısı: 12 + 12
Anime Puanı: 10/7.5
Black Lagoon adlı anime serisi 12’şer bölümlük iki seriden oluşuyor ve ikinci sezon, hemen ilk sezonun bittiği yerden başlıyor. Konu olarak anime 90’lı yıllarda, Tayland’daki kurgu şehir olan Roanapur’da geçiyor. “Lagoon Company” adındaki bir şirket, torpido gemileri ile güney asya denizinde kaçakçılık yapmakta, Roanapur’da bulunan çetelerin, mafya örgütlerinin ve diğer herkesin getir – götür işlerini taraf tutmayarak para karşılığında yerine getirmektedir. Bu yüzden herkes işlerine bağlılığı ve tarafsızlıklarını korudukları için onlara güvenmektedir. Bu kaçakçılık işleri bazen çok tehlikeli çatışmalara dönüşebilmektedir. Görevlerin çoğunu da eski Rus askerlerin oluşturduğu ve Roanapur’a hakim olan “Hotel Moscow” adındaki kanlı mafya örgütü vermektedir.
İri yarı siyahî arkadaşımız Dutch, bilgisayar kurdu Benny ve iki silah taşıdığı için “two hand” lakaplı (fakat genellikle psikopat, manyak, deli karı diye anılan) ve silahlı çatışmalara bayılan Revy, Lagoon şirketinin asil çalışanlarıdır. Günün birinde bir görev alırlar ve görevleri Japon mandıralı bir gemiyi basıp, yolculardan birinin taşıdığı çok önemli bir diski ele geçirmektir. Bu yolunun adı Rokuro Okajima, nam-ı diğer Rock’tur. Lagoon elemanları diski ve rehine olarak Rock’u yanlarına alır ve tekneleri ile kaçarlar. Fakat Rock’un çalıştığı şirket işin peşini bırakmaz ve Lagoon şirketinin ardından paralı asker yollar. Rock da çok geçmeden anlar ki, esasında kurtarılmak istenen sadece disktir ve gerekirse Rock’da gözden çıkarılabilir. Nitekim yaşanan çatışmalar sonucu Rock’un şirketi diski ele geçiremez ve Lagoon şirketi diski yeni sahibine ulaştırmayı başarır. Görev tamamlandığı için Rock’unda rehine olarak hiçbir değeri kalmaz. (Zaten yoktu da) Lagoon şirketi Rock’a yol verir fakat Rock’un ülkesi Japonya’da artık onu bekleyen bir hayatının olmadığını, itilip kakılmaktan bıktığını söyleyerek Lagoon şirketine girmek ister. Ve sonunda da Lagoon şirketinin eleman sayısı üçten dörde çıkar.
Bu anlattığım neredeyse birinci bölümün tamamıydı ve geri kalan bölümlerde de Lagoon şirketinin başından geçen çılgın olaylar anlatılıyor. İkinci sezon ise bir yıl sonrasından başlıyor ve aynı hızda devam ediyor.
Karakter bakımından Black Lagoon animesi bir hayli zengin. Animeye sürekli yeni karakterler girip çıkıyor. Özellikle terminatöre taş çıkartan “Maid” yani hizmetçi adındaki karakter harika. Bunun dışında daha birçok değişik ve uçuk karakter mevcut. Başta zaten Hotel Moscow ve liderleri Bayan Balalaika, Çin mafyasının başı Chan, şehre silah sokan ve satan kilise, psikopat ikizler gibi birçok karakter var.
Çatışmalarda ise kan gövdeyi götürüyor ve aksiyon tavana vuruyor ama bazen aşırı mantıksızlaşıyor. Demek istediğim eğer iki metre önünde duran ve elinde sadece bir katana tutan koca adamı iki silahınla vuramıyorsan bu bana mantıksız gelir. Demek istediğim aynı adam katanası ile mermiyi ikiye bölebilir, tamam buna bir lafım yok. Hatta süper bile ama o kadar çarpışma yaşanıyor, Revy’nin etrafını belki onlarca insan sarıyor ama hiçbir kurşun durduğu yerden kıpırdamayan bu kadına isabet etmiyor ve bu kadına hiçbir şey olmuyor. Durum böyle olunca da biraz gülünç oluyor. Özetle uçuk olaylara kabulüz, zaten atmosferi heyecanlı kılan da bunlar ama mantıksız ve sanki bilgisayar oyunu oynuyormuş ve ölümsüzlük şifresi yazmış gibi karaktere bir şey olmuyorsa, burada dur derim.
Atmosfer bakımından Black Lagoon çoğu bölüm çatışmaların yaşattığı heyecan ile geçiyor ama bazense çok sıkıcı olabiliyor. Özellikle erkeklerin gururu ezik Rock bazen öyle bir konuşmaya başlıyor ki, hal ve tavırları ile küçük Emrah’ı aratmıyor. Bu adamı niye ikinci bölümde öldürmediler ki? Hayır, çok önemli bir rolü de yok. Seri genellikle tüm atraksiyon onda olduğu için Revy etrafında geçiyor. Kısacası serinin başkarakterlerinden biri olan Rock çoğunlukla seriyi aşağıya çekerken toplaması Revy’ye düşüyor. Yani madem bu kadar eziksin neden daha başta Roanapur'a geliyorsun? Bak Benny'e, o da çatışmalara falan girmiyor, arka planda kalıyor ama adam işi biliyor.
Görsellik olarak anime bir hayli kaliteli. Hiçbir şiddet ve kan öğesinden çekinilmemiş ve ne var ne yok kullanılmış. Müzikler de kaliteli ve her iki sezonun da hem açılışı hem kapanışı aynı. Teknik olarak Black Lagoon’un bir eksiği yok diyebilirim.
Sonuç olarak Black Lagoon iyi bir anime ama bazen Rock Efendi bahsettiğim gibi atmosferi iyice batırabiliyor. Buna karşın izlenmeye değer bir yapım olarak düşünüyorum.
İri yarı siyahî arkadaşımız Dutch, bilgisayar kurdu Benny ve iki silah taşıdığı için “two hand” lakaplı (fakat genellikle psikopat, manyak, deli karı diye anılan) ve silahlı çatışmalara bayılan Revy, Lagoon şirketinin asil çalışanlarıdır. Günün birinde bir görev alırlar ve görevleri Japon mandıralı bir gemiyi basıp, yolculardan birinin taşıdığı çok önemli bir diski ele geçirmektir. Bu yolunun adı Rokuro Okajima, nam-ı diğer Rock’tur. Lagoon elemanları diski ve rehine olarak Rock’u yanlarına alır ve tekneleri ile kaçarlar. Fakat Rock’un çalıştığı şirket işin peşini bırakmaz ve Lagoon şirketinin ardından paralı asker yollar. Rock da çok geçmeden anlar ki, esasında kurtarılmak istenen sadece disktir ve gerekirse Rock’da gözden çıkarılabilir. Nitekim yaşanan çatışmalar sonucu Rock’un şirketi diski ele geçiremez ve Lagoon şirketi diski yeni sahibine ulaştırmayı başarır. Görev tamamlandığı için Rock’unda rehine olarak hiçbir değeri kalmaz. (Zaten yoktu da) Lagoon şirketi Rock’a yol verir fakat Rock’un ülkesi Japonya’da artık onu bekleyen bir hayatının olmadığını, itilip kakılmaktan bıktığını söyleyerek Lagoon şirketine girmek ister. Ve sonunda da Lagoon şirketinin eleman sayısı üçten dörde çıkar.
Bu anlattığım neredeyse birinci bölümün tamamıydı ve geri kalan bölümlerde de Lagoon şirketinin başından geçen çılgın olaylar anlatılıyor. İkinci sezon ise bir yıl sonrasından başlıyor ve aynı hızda devam ediyor.
Karakter bakımından Black Lagoon animesi bir hayli zengin. Animeye sürekli yeni karakterler girip çıkıyor. Özellikle terminatöre taş çıkartan “Maid” yani hizmetçi adındaki karakter harika. Bunun dışında daha birçok değişik ve uçuk karakter mevcut. Başta zaten Hotel Moscow ve liderleri Bayan Balalaika, Çin mafyasının başı Chan, şehre silah sokan ve satan kilise, psikopat ikizler gibi birçok karakter var.
Çatışmalarda ise kan gövdeyi götürüyor ve aksiyon tavana vuruyor ama bazen aşırı mantıksızlaşıyor. Demek istediğim eğer iki metre önünde duran ve elinde sadece bir katana tutan koca adamı iki silahınla vuramıyorsan bu bana mantıksız gelir. Demek istediğim aynı adam katanası ile mermiyi ikiye bölebilir, tamam buna bir lafım yok. Hatta süper bile ama o kadar çarpışma yaşanıyor, Revy’nin etrafını belki onlarca insan sarıyor ama hiçbir kurşun durduğu yerden kıpırdamayan bu kadına isabet etmiyor ve bu kadına hiçbir şey olmuyor. Durum böyle olunca da biraz gülünç oluyor. Özetle uçuk olaylara kabulüz, zaten atmosferi heyecanlı kılan da bunlar ama mantıksız ve sanki bilgisayar oyunu oynuyormuş ve ölümsüzlük şifresi yazmış gibi karaktere bir şey olmuyorsa, burada dur derim.
Atmosfer bakımından Black Lagoon çoğu bölüm çatışmaların yaşattığı heyecan ile geçiyor ama bazense çok sıkıcı olabiliyor. Özellikle erkeklerin gururu ezik Rock bazen öyle bir konuşmaya başlıyor ki, hal ve tavırları ile küçük Emrah’ı aratmıyor. Bu adamı niye ikinci bölümde öldürmediler ki? Hayır, çok önemli bir rolü de yok. Seri genellikle tüm atraksiyon onda olduğu için Revy etrafında geçiyor. Kısacası serinin başkarakterlerinden biri olan Rock çoğunlukla seriyi aşağıya çekerken toplaması Revy’ye düşüyor. Yani madem bu kadar eziksin neden daha başta Roanapur'a geliyorsun? Bak Benny'e, o da çatışmalara falan girmiyor, arka planda kalıyor ama adam işi biliyor.
Görsellik olarak anime bir hayli kaliteli. Hiçbir şiddet ve kan öğesinden çekinilmemiş ve ne var ne yok kullanılmış. Müzikler de kaliteli ve her iki sezonun da hem açılışı hem kapanışı aynı. Teknik olarak Black Lagoon’un bir eksiği yok diyebilirim.
Sonuç olarak Black Lagoon iyi bir anime ama bazen Rock Efendi bahsettiğim gibi atmosferi iyice batırabiliyor. Buna karşın izlenmeye değer bir yapım olarak düşünüyorum.