27 Temmuz 2013 Cumartesi

Kami-sama no Memo-chou

Yönetmen: Katsushi Sakurabi
Stüdyo: J.C. Staff
Tür: Macera, Dedektif
Yapım Yılı: 2011
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/8














God’s (Heaven’s) Memo Pad, yani Tanrının Not Defteri olarak çevirebileceğimiz anime, klasik bir şekilde start alıyor. Babasının işi nedeniyle sürekli taşınmak zorunda kalan Narumi Fujishima’nın son durağı şimdilik Tokyo’dur. Yeni okuluna başladığında kendisini sınıf arkadaşlarından soyutlayan Narumi, okulun çatısında kendi halinde takılmayı tercih eder. Yine bir gün çatıda takılırken sınıf arkadaşı Ayaka yanına gelir. Ayaka, Narumi ile arkadaş olur ve önce onu kendisinin tek üyesi olduğu bahçıvanlık kulübüne üye yapar. Ardından yarı zamanlı çalıştığı ramen dükkânına götürür. Tuhaftır ki Narumi burada daha önce karşılaştığı bir olayda gördüğü üç arkadaş ile karşılaşır. Kendilerine “NEET” diyen (genel olarak tanımı okumayan – çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan, Japonya’da ise bunun yanında düşük maaşlı işlerde kısa süreli çalışan anlamına geliyor) bu birbirinden farklı üçlü Ayaka’nın yaro zamanlı çalıştığı ve Min-san dedikleri bir bayanın işlettiği ramen dükkânında takılmaktadırlar. En önemlisi ise ramen dükkânının yanındaki apartmanın üçüncü katında yaşayan Alice için çalışmaktadırlar. 12 yaş civarlarında olan Alice, mecbur kalmadıkça dairesinden çıkmamaktadır ve tam bir bilgisayar/hacker uzmanıdır. Kendisine de “Neet Dedektif” demektedir. Gördüğü bu tuhaf kişilikleri anlam vermeye çalışırken Narumi, kendisini istese de istemese de Alice’in yürüttüğü bir dedektiflik vakasının ortasında, üstelik Alice’in asistanı olarak buluverir. 


Kami-sama no Memo-chou, senaryo odaklı bir anime olarak karşımıza çıkıyor. Toplamda 13 bölüm olan anime kendi arasında birkaç olaya bölünmüş durumda ve bu olaylara Alice, Narumi ve arkadaşlarının müdahaleleri, araştırmaları ve bakış açılarına tanıklık ediyoruz. Bu arada, animenin ilk bölümü yaklaşık 48 dakika ve karakterleri tanıtmasının yanında uzun bir vakayı ele alıyor. Animede yeri geldiğinde hızlı aksiyon sahneleri yer tutarken aslında çoğu zaman konuşmalar ve dram odaklı anlar ön planda. Vakalarda yaşanan sürpriz gelişmelerden dolayı da animede biraz Durarara!! havası da yok değil. Dediğim gibi genel olarak animede senaryo ön planda ve ilginç gelişmeler ve karakterlerin tepkileri ile atmosferin düşmemesini sağlıyorlar. Şahsen bazı sahnelerde konuşmalar biraz fazla uzamış diye düşünüyorum ama genel olarak gayet başarılı.



Animenin içeriğinde öyle doğaüstü veya abartılı olaylar yok. Biraz sınırları zorluyor elbette ama gerçekçi bir çizgide ilerliyor ve daime merak ettirici bir yapıya sahip. Ayrıca Narumi’nin başta Alice olmak üzere çevresindekilerle yaşadığı sohbetler oldukça başarılı. Biraz da kara mizah serpiştirilip ortaya güzel bir harman çıkartılmış. Yani içerik olarak şurası olmamış, burası kötüye kaçmış diyebileceğim bir yer yok. Dediğim gibi bazı sahneler bence gereğinden fazla uzatılmış ve animede geçmese de Alice’in geçmişini merak etmeden de edemedim. Küçük bir kız nasıl tek başına yaşıyor sorusu başta olmak üzere Alice’in yaşı gereği tek takılmasını biraz garipsedim. Bunun dışında Alice oldukça sempatik ve sevimli bir karakter. 


Animenin arka plan çizimleri oldukça başarılı ve gerçekçi. Özellikle uzun olan ilk bölümde ilk sahnelerde gerçek sahneler mi bunlar diye şaşırmıştım. İlerleyen bölümlerde bu gerçeklik azaldı ama başarılı olması konusunda değişen bir durum yok. Karakterler ise gerçeğe yakın tarzdalar. Elbette kocaman gözler her daim karşımızda ama abartılı durumlar (kendi imparatorluğunu kurmuş saçlar ve kıyafetler gibi) yok. Yani çizimler gayet başarılı. Uzun olan ilk bölümü saymazsak animenin bir adet açılış ve kapanış parçası var. Açılış parçası “eh işte” kıvamında, kapanış parçası ise fena değil. Benim esas beğendiğim ise ilk bölümün sonunda çalan “Colorado Bulldog” adlı parça. Daha da başarılı olansa seslendirmeler. Özellikle Alice ve Ayaka’nın seslendirmeleri çok başarılı.

Kami-sama no Memo-chou, öyle sıra dışı ve alışılmışın dışında bir şeyler sunan bir anime değil ama gerek karakterleri gerekse hikâyenin akışı açısından gayet izlenebilir, başarılı bir anime. Eğer dedektif hikâyelerine ve Neet’lere ilginiz varsa büyük ihtimalle Alice, Narumi ve arkadaşlarını da seveceksinizdir. 

18 Temmuz 2013 Perşembe

Suisei no Gargantia

Yönetmen: Kazuya Murata
Stüdyo: Production I.G.
Tür: Bilimkurgu, Macera, Mecha
Yapım Yılı: 2013
Bölüm Sayısı: 13
Anime Puanı: 10/9.5




















Suisei no Gargantia, izleyenini uzak geleceğe götürüyor. Artık sadece efsane olarak anılan bir zamanda dünya üzeri buzulların erimesi ile tamamen sularla kaplandığı için insanlık uzaya göç etmiştir. İnsanların “Avalon” adı verdikleri ütopyada herkes belirli bir uyum ve disiplin altında yaşamaktadır. Bu ütopyada herkesin bir görevi vardır ve zayıf veya hasta olanlara katiyen yer yoktur. Avalon’u korumakla görevli askeri birimin adı ise Galaktik İnsanoğlu Birliği’ne aittir. Bu birliğin amacı Avalon’u “Hideauze” (kanımca İngilizce hideous/iğrenç kelimesinden geliyor) adlı uzaylı türüne karşı savaşmaktır. Galaktik İnsanoğlu Birimi ve Hideauze’lar uzun yıllardır süren bir savaşın içindedir ve bu savaş artık insanlık için işe gitmek gibi normal bir hal almıştır. 


Animenin kahramanı Ledo da Galaktik İnsanoğlu Birliği’nin üyesi bir askerdir. Robotu (Machine Kaliber) ve aynı zamanda yapay zekâsı olan Chamber ile nice savaşlara katılmıştır. Machine Kaliber’a bağlı yapay zekâ Chamber’in görevi Ledo’nun gelişimini gözlemek ve ondan emirler almaktır. Yine günün birinde Hideauze’larla savaşırken çekilme sırasında bir aksilik oluşur ve Chamber’in içindeki Ledo uzay boşluğuna savrulur. Bu esnada Chamber’da Ledo’ya uyku moduna geçirir. Yaklaşık altı aylık bir zaman diliminden sonra Chamber, Ledo’yu uyandırmak zorunda kalır çünkü bazı insanlar Chamber’ı açmaya çalışmaktadır. Ledo bu insanları ilk önce avareler sanır ve etrafta kimse olmadığında Chamber’dan çıkar. Fakat ortalıkta bir gariplik vardır. Avarelerin yaşadığı bu mekânda yer çekimi mükemmel ve havadaki oksijen oranı çok iyidir. Ayrıca Chamber’ın yaptığı analizlere göre bu insanlar avare değildir çünkü ilkel ve bilinmedik bir dili konuşuyorlardır. Kısa bir süre sonra Ledo, Chamber’i incelemeye gelen Amy ile karşılaşır ve Ledo kendisini savunmak için silahını çeker. Ortada dil sorunu da olunca kargaşa boy gösterir ve alarmlar öter. Ledo hemen Amy’yi rehin alır ve bulundukları kapalı mekândan çıkmaya çalışır. Ve çok geçmeden Ledo büyük bir sürpriz ile karşılaşır. Chamber’in yaptığı analizlere göre Ledo, artık efsane sayılan ve tamamen sularla kaplı olan, insanlığın kökeni ve güneş sisteminin üçüncü yıldızı olan dünyadadır. Efsanelerdeki gibi dünya suyla kaplanmıştır ama insanların tümü uzaya açılmamıştır. İnsanlar birden çok fazla geminin bir araya gelmesi ile oluşan dev filolarda yaşamaktadır ve Ledo’nun bulunduğu filonun adı da Gargantia’dır.



Eğer mecha tarzı ile benim gibi pek aranız yoksa Gargantia gözünüzü beni korkuttuğu kadar korkutmasın. Anime uzayda Hideauze’lara karşı bir savaş sahnesi ile başlıyor ve etrafta kocaman Machine Kaliber’lar, patlayan lazerler, haddinden fazla değişik terimler var ama anime asıl olarak Ledo’nun dünyaya düşmesi ile başlıyor. Chamber sayesinde konuşan dev bir robot var ama asıl odak noktası Ledo’nun yok olduğu sanılan bir dünyanın bambaşka insanlarla ilişkisi. Ledo’nun geldiği ütopyaya göre Gargantia sakinleri onun gözünde disiplinsiz, etrafta koşuşturan çocuklar yüzünden eğitim yetersiz ve hasta ile yaşlılar hiçbir işlevi olmadan barındığı için gereksizdir. Bu yüzden Gargantia’daki yaşam Ledo’nun geldiği yerin bir nevi zıt kutuplardır. Anime Ledo’nun başta Amy olmak üzere Gargantia sakinleri ile ilişkisi ve uyum çabası çok güzel işlenmiş. Tabi Gargantia sakinlerinin gökten gelen “uzaylı çocuğa” karşı tutumları da başarılı. Animenin en başarılı yönlerinden birisi de dil unsuru. Ledo’nun geldiği yer ve dünyalıların konuştuğu dil farklı ve bu farklılık başarılı işlenmiş. Ledo’nun başlarda hiç konuşamaması, sonra çatpat konuşması olsun, Chamber’in dünya dilini analiz edip öğrenmesi ve tercümanlık görevi üstlenmesi hoş ve güzel ayrıntılar. Yani Ledo’nun bir nevi bambaşka bir dünyadaki bu insanlara uyum göstermeye ve onları anlamaya çalışmasına odaklanıyor anime ve bir hayli de başarılı.

Suisei no Gargantia çizimleri ile gördüğüm en rengârenk animelerden birisi. Her rengin her tonlaması kullanılmış ve mekânlara parlak ve cıvıl cıvıl renkler hâkim. Özellikle bayan karakterler klasik anime karakterleri ama abartılı değiller. Çizimlerde tek beğenmediğim taraf yine bayan karakterlerin elmacık kemiklerinde, omuzlarında, dirseklerinde veya dizlerinde fondöten gibi kırmızılıkların olması. Daha önce de Zetsuen no Tempest’te karşıma çıkan bu teknik açıkçası bana göre gereksiz. Sanırsam karakterleri şirin göstermeye çalışıyorlar ama yersiz diye düşünüyorum. Müziklerde ise açılış ve kapanış parçası daha iyi olabilirmiş. Kötü parçalar değiller ama animeye yakıştıklarını düşünmüyorum. Bölümler esnasında çalan parçalar ise çok daha başarılı. Hele bazı anlarda atmosfere katkıları çok büyük oluyor.

Suisei no Gargantia’nın sondan önceki iki bölümünde hikâyenin akışı sanki daha iyi olabilirmiş gibi geliyor bana ama barındırdığı sürpriz gelişmeler ve başarılı bir final ile güzel bir kapanış gerçekleştiriyor anime. Bahsettiğim gibi anime mecha odaklı bir anime değil ve tür olarak mecha barındırıyor diye izlememek hata olur. Suisei no Gargantia’nun bu kadar başarılı bir yapım olabileceğini tahmin etmiyordum ve dolayısıyla beklentilerimi fazlasıyla karşıladı diyebilirim.

12 Temmuz 2013 Cuma

Chihayafuru 2

Yönetmen: Morio Asaka
Stüdyo: Madhouse
Tür: Günlük Hayat, Kart Oyunu
Yapım Yılı: 2013
Bölüm Sayısı: 25
Anime Puanı: 10/7.5




















İlk sezonun devamı olan Chihayafuru 2’de Ayase’nin macerası kaldığı yerden devam ediyor. İlk sezonu özet geçmeyeceğim, eğer merak ederseniz buradan Chihayafuru’nun incelemesine ulaşabilirsiniz.

İkinci sezonda Ayase, Taichi, Ooe, Komano ve Nishida’dan oluşan karuta kulübümüz artık lise ikinci sınıfa gitmektedirler. Kulübün öncelikli hedefi kulüplerine yeni üyeler bulmaktır. Manken gibi Ayase’yi ve yakışıklı Taichi’yi gören birinci sınıflar ilk başlarda karuta kulübüne katılmak isterler ama günler geçtikçe geriye sadece iki yeni üye kalır. Birisi Taichi’den hoşlanan “tiki” olarak tabir edebileceğimiz Hanano ve karutanın sadece basit bir sürümünü oynamış olan Tsukuba’dır. Ayase biraz hayal kırıklığı yaşasa da bu seneki hedeflerini hemen koymuştur. Hedefleri önce takım olarak liseler arası şampiyon olmaktır ve ardından bireysel olarak yine liseler arası şampiyonluklar elde etmektir. Ayase bu fikre saplanıp kalmıştır çünkü bireysel turnuvada çocukluk arkadaşı Arata ile oynamak istemektedir ama kulübün geri kalanı bu hedeflerden pek emin değildir.

Chihayafuru 2’de ilk sezona nazaran daha çok karuta karşımıza çıkıyor. İlk iki – üç yeni üye faslı bittikten sonra önce takım maçları ve sonrası birebir maçlar başlıyor ki açıkçası bir müddet sonra bu kadar karuta’nın içinde boğulma hissi yaşadım. İlk sezonda biraz daha karakterler ön plandaydı, işte Ayase – Taichi – Arata’nın gençliği, arkadaşlıkları falan ama ikinci sezon ful karuta. Yani şöyle diyeyim ilk üç bölümü ve tekrar bölümü olan 16. bölümü saymazsanız tüm bölümlerde karuta maçları çıkıyor karşımıza. Oysa araya bir şeyler katılabilip ortam biraz soğutulabilirdi çünkü dediğim gibi hiç ara vermeden karuta izlemek insana fazla gelebiliyor. Bu arada, ikinci sezonda nedense Ayase’ye çok sık gıcık oldum. İlk sezonda sevimli geliyordu belki de ama vurdumduymazlığı, karutaya tapma derecedeki hareketleri bana bu sezon sinir bozucu geldi. Ayase biraz daha aklı başında davranabilirmiş.

İkinci sezonun çizimleri ilk sezonun çizimleri gibi oldukça başarılı. Karakterler klasik anime karakterleri ama fazla abartılı değiller. Yani rengârenk saçlar veya garip elbiseler yok. Kullanılan renkler güzel ve karuta maçlarında çok fazla abartı yok, izlemesi de zevkli sayılır. Animede bir adet açılış ve kapanış parçası mevcut. İkisini de birer kez izledim ve bir daha yüzüne bakmadım. Kötü parçalar değiller ama tekrar tekrar dinlenebilecek parçalar olduğunu da düşünmüyorum. Seslendirmeler ise oldukça başarılı.

Chihayafuru 2, ilk sezonunu kaldığı yerden güzel devam ettiriyor ve herhangi bir eksisi yok. Bahsettiğim gibi gözüme çarpan tek sıkıntı karuta’nın çok daha fazla ön planda olması ve bu kadar çok karutayı üst üste izlemek sıkabilir. Ayrıca üçüncü bir sezona da göz kırpan bir sonla anime sona eriyor.