Stüdyo: Studio Ghibli
Tür: Macera, Fantastik
Yapım Yılı: 2004
Bölüm Sayısı: Film
Anime Puanı: 10/9
Howl’s Moving Castle, Türkçe adı ile Yürüyen Şato büyü ile buhar teknolojisinin bir arada bulunduğu, tamamen fantastik bir dünyada geçiyor. Genç bir kız olan Sophie, çalıştığı şapka dükkânında sıradan bir yaşam sürmektedir ve hayattan pek fazla beklentisi yoktur. Günün birinde yolda yürürken tüm kızların hayran olduğu güçlü büyücü Howl ile karşılaşır ve beraberce Howl’un peşindeki garip yaratıklardan kaçarlar. Garip yaratıkları yollayan ise Howl’un kalbini isteyen bir cadıdır. Bu cadı aynı günün akşamüzeri Sophi’nin de karşısına çıkar ve Sophie’den Howl’a bir mesaj iletmesini ister. Fakat aynı zamanda cadı, Sophie’ye büyü yapar ve yaşlandırarak bir nine haline getirir. Sophie ilk önce ne yapması gerektiğini bilemez ve endişeye kapılır fakat daha sonra kendisini toparlar ve Howl’un yürüyen şatosunu aramaya koyulur. Nitekim Sophie şatoyu bulur ve içeriye adım attığında artık aklının ucundan bile geçiremeyeceği fantastik bir maceranın içinde olduğunu fark eder.
Yürüyen Şato’nun konusu masallardaki hikayeleri çok benziyor olabilir ama kurgusu ve işlenişi animeyi en üst sıralara taşımayı başarıyor. Özellikle öyle sıcak ve sevecen bir atmosfere sahip ki, insan izlerken asla sıkılmıyor ve peş peşe yaşanan ilginç olaylar izleyenini ekrana bağlamaya yetiyor da artıyor bile. Sophie’nin yaşadıkları, ruh hali ve olan biten ancak bu kadar iyi aktarılabilirdi diye düşünüyorum. Tek zayıf bulduğum nokta ise arka plan senaryo, yani Sophie’nin dışında fantastik dünyada yaşanan savaş ve kim kimin ülkesinde pek fazla anlaşılmıyor ve ancak sonlara doğru kimin krallığı kime karşı kavrayabiliyorsunuz. Veya belki de ben anlayamamış olabilirm:) Uzun lafın kısası fantastik dünyada da yaşananları anlayabilmek için seriyi biraz dikkatli izlemelisiniz. Bunun dışında kurgu ve işleniş bakımından kusursuz diyebilirim.
Görsellik bakımından anime tam bir sanat eseri. Arka plan çizimler sanki birer tablodan fırlamış gibi ve her bir kare masaüstünüze duvar kâğıdı olabilir. Karakterler de bir o kadar sevimli. Özellikle ateş cini Calsifer ve küçük Markl şahane karakterler. Müziklere girecek olursam; filmde sözlü parça pek yok ama çalan diğer parçalar seriyi taşımasını biliyor. Seslendirme olarak da orijinalini bilemem ama Türkçe seslendirmesi çok tatlı ve başarılı olmuş. Gördüğüm tek kusur, “Witch of the Waste” lakaplı cadının kötülükler cadısı olarak çevrilmesi pek uymamış ve insana madem kötü nasıl geziniyor, nasıl kraliyet binasına girebiliyor diye merak ettirebiliyor. Bunun yerine tam karşılığı olmasa da sürgünde olduğu için sürgündeki cadı denilse daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum.
Sonuç olarak, Miyazaki filmlerini nerede görsem övgü ile bahsediliyordu ve Howl’s Moving Castle’ı izledikten sonra anladım ki anime gerçekten bu övgüleri hak ediyor ve mutlaka başta yaşattığı o şahane görsellik için herkesin izlemesi gereken bir anime filmi diye düşünüyorum.
Yürüyen Şato’nun konusu masallardaki hikayeleri çok benziyor olabilir ama kurgusu ve işlenişi animeyi en üst sıralara taşımayı başarıyor. Özellikle öyle sıcak ve sevecen bir atmosfere sahip ki, insan izlerken asla sıkılmıyor ve peş peşe yaşanan ilginç olaylar izleyenini ekrana bağlamaya yetiyor da artıyor bile. Sophie’nin yaşadıkları, ruh hali ve olan biten ancak bu kadar iyi aktarılabilirdi diye düşünüyorum. Tek zayıf bulduğum nokta ise arka plan senaryo, yani Sophie’nin dışında fantastik dünyada yaşanan savaş ve kim kimin ülkesinde pek fazla anlaşılmıyor ve ancak sonlara doğru kimin krallığı kime karşı kavrayabiliyorsunuz. Veya belki de ben anlayamamış olabilirm:) Uzun lafın kısası fantastik dünyada da yaşananları anlayabilmek için seriyi biraz dikkatli izlemelisiniz. Bunun dışında kurgu ve işleniş bakımından kusursuz diyebilirim.
Görsellik bakımından anime tam bir sanat eseri. Arka plan çizimler sanki birer tablodan fırlamış gibi ve her bir kare masaüstünüze duvar kâğıdı olabilir. Karakterler de bir o kadar sevimli. Özellikle ateş cini Calsifer ve küçük Markl şahane karakterler. Müziklere girecek olursam; filmde sözlü parça pek yok ama çalan diğer parçalar seriyi taşımasını biliyor. Seslendirme olarak da orijinalini bilemem ama Türkçe seslendirmesi çok tatlı ve başarılı olmuş. Gördüğüm tek kusur, “Witch of the Waste” lakaplı cadının kötülükler cadısı olarak çevrilmesi pek uymamış ve insana madem kötü nasıl geziniyor, nasıl kraliyet binasına girebiliyor diye merak ettirebiliyor. Bunun yerine tam karşılığı olmasa da sürgünde olduğu için sürgündeki cadı denilse daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum.
Sonuç olarak, Miyazaki filmlerini nerede görsem övgü ile bahsediliyordu ve Howl’s Moving Castle’ı izledikten sonra anladım ki anime gerçekten bu övgüleri hak ediyor ve mutlaka başta yaşattığı o şahane görsellik için herkesin izlemesi gereken bir anime filmi diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder