21 Mart 2011 Pazartesi

Le Chevalier D’Eon

Yönetmen: Kazuhiro Furuhashi
Stüdyo: Production I.G.
Tür: Fantastik, Dram, Tarihi
Yapım Yılı: 2006
Bölüm Sayısı: 24
Anime Puanı: 10/6



Le Chevalier D’Eon, 18. yüzyılda (1728 – 1810) 15. Louis egemenliği altındaki Fransa’da gerçekten yaşamış olan Şövalye D’Eon’dan esinlenerek yapılmış bir animedir. D’Eon yaşadığı dönemde doğrudan krala bağlı olan Le Secret du Roi adlı toplulukta yaptığı casusluklarla ün kazanmıştır. Fakat kendisini asıl ünlü eden hayatının ilk yarısında erkek olarak, ikinci yarısında kadın olarak yaşamasıdır. (Gerçek cinsiyeti kadındır). Şövalye D’Eon hakkında ayrıntılı bilgi için İngilizce Vikipedi sayfasına bakabilirsiniz.

Bahsettiğim gibi anime, fantastik bir şekilde de olsa Şövalye D’Eon de Beaumont’un hayatını konu alıyor. Hikaye 1753 Paris’inde, Sen Nehri’nde bir cesedin bulunması ile başlıyor. Ceset bir botun içindeki tabutun içinde bulunmuştur ve Lia de Beaumont’a aittir. Cesede ait tek ipucu tabutun üzerine kanla yazılmış olan “Psalms” kelimesidir. Lia’nın kardeşi D’Eon ise 15. Louis’in hizmetinde olan bir şövalyedir. D’Eon bir yandan gizli polis olarak kaybolan Fransız kadınlarını ararken, bir yandan da ablasını öldüreni bulmaya ant içmiştir. Fakat çok geçmeden kaybolan kadınlar ve Lia’nın arasında bir bağ keşfedilir ve üstüne üstlük Lia’nın kızgın ruhu D’Eon’a musallat olmuştur. D’Eon’a ablasının katillerini bulmada meşhur kılıç ustası Teillagory, yetenekli Durand ve genç Robin eşlik etmektedir.

Le Chevalier D’Eon adlı anime ilk başta bir hayli gizemli olarak başlıyor fakat bölümler ilerledikçe bundan bir gram bile eser kalmıyor. Atmosfer maalesef ilk birkaç bölümdeki gibi heyecan dolu kalmıyor ve fantastik unsurlara aşırı kaçılmış. Elbette belgesel izleyecek halimiz yok ama konu ilerledikçe saçmalıyor ve büyüler, garip ilişkiler derken bir bakmışsınız tavandaki noktaları saymaya başlamışsınız. Anime bittiğinde de şöyle bir durup düşünüyorsunuz ve konu neydi diye merak ediyorsunuz. Bir de Lia faktörü var ki… D’Eon’un içine girerek bedenini ele geçirmesini anladık ama D’Eon’un dudaklarının Angelina Jolie’ninkiler gibi şişip kadına dönüşmesi, saçındaki kurdelenin açılarak saçlarının dalgalanması, hatta D’Eon’un kadın elbiseleri giymesi bana ters geldi. Yani baş karakterimiz iki cinsiyetli (transseksüel) bir insan. Ayrıca herkesin neredeyse Lia’ya tapması, tanrı muamelesi görmesi beni çileden çıkardı.

Peki animenin iyi yanı yok mu? Var ama eksilerin yanında maalesef gölgede kalıyorlar. D’Eon dışında diğer karakterlerin kişilikleri, gerçek olaylarla fantastik kurgunun bir araya getirilmesi ve dövüş sahneleri animenin şüphesiz en iyi yanı.

Le Chevalier’in çizimleri diğer animelere nazaran daha gerçekçi fakat her nasılsa bana pek kaliteli gelmedi. Yani surat ifadeleri bana tuhaf geldi. Özellikle kızarlarken çok çirkin duruyorlar. Müzikleri de idare eder fakat kapanış parçası olan Over Night isimli parça benim çok hoşuma gitti. Uzun zamandır duyduğum en iyi parça diyebilirim.

Uzun lafın kısası Le Chevalier D’Eon benim beklentilerimi karşılayamadı. Anime Fransız havasını size çok iyi yansıtıyor ama bunun dışında maalesef boş. Alternatifleri değerlendirmenizi öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder