31 Mayıs 2013 Cuma

Colorful

Yönetmen: Keiichi Hara
Stüdyo: Sunrise
Tür: Günlük Hayat, Dram
Yapım Yılı: 2010
Bölüm Sayısı: Film
Anime Puanı: 10/6.5














Yaklaşık 127 dakika süren Colorful adındaki anime filmi, ölü ruhların bulunduğu bir tren istasyonunda başlıyor. Bu istasyonda ruhlar biletlerini alarak trenle ölüler diyarına gitmektedir. Animeye başladığımızda olayları ruhlardan birinin gözünden izliyoruz. Düşüncelerinden oldukça keyifsiz olduğunu anladığımız bu ruh da biletini almak için sıraya yavaşça gidiyordur ki önü takım elbiseli, etrafa uymayan ve yine uymayacak derecede neşeli bir çocuk tarafından kesilir. Adının Purapura olduğunu söyleyen bu çocuk ruha şanslı olduğunu ve yeniden hayata dönmek için bir fırsat daha yakaladığını söyler. İlginçtir ruh bununla pek ilgilenmez ve buna Purapura da şaşırır ama ruhun kabul etmekten başka seçeneği de yoktur çünkü bunun olmasını “patron” istemiştir. Ruh, intihar eden 14 yaşındaki Makoto Kobayashi’nin vücudunda yeniden hayat bulacaktır. Ruha verilen görev ise zamanı dolmadan en büyük günahının ve yaptığı hatanın ne olduğunu anlamaktır. Ayrıca Makoto’yu da anlamaya çalışmaya ve yakaladığı bu ikinci hayat şansından zevk almasını bilmelidir.

Colorful, Makoto’nun içindeki yeni ruhla ailesi ve çevresi ile olan ilişkisini konu alıyor. Purapura’nın rehberliğinde Makoto hayatı yeniden keşfetmeye çalışıyor diyebiliriz. Anime genelde düşük bir tempoda ilerliyor. Yani aksiyon sahneleri olsun, heyecanlı veya gerilimli anlar beklemeyin. Anime daha çok insan ilişkileri ve diyaloglar üzerine kurulu. Genel olarak anime sıkmıyor ama bazı sahneler de bana göre biraz fazla uzatılmış. Ayrıca iki saatte bana göre anime için biraz fazla çünkü dediğim gibi sıkmıyor ama heyecanlandıramıyor da. Yani bir şey olacak diye bekliyorsunuz ama filmin sonuna kadar pek olmuyor. Anime için 80 – 90 dakika arası bir süre yetermiş diye düşünüyorum. Senaryo aslında ilginç, bir yere kadar gidişat da güzel ama filmin başı ile sonuna kadar temponun aynı olması bana göre bir eksi. Ayrıca bittikten sonra biraz da kafamın karıştığını söyleyebilirim:) Daha doğrusu aklımda birkaç soru kalmıştı.

Animenin çizimleri çok güzel. Özellikle çok gerçekçi arka plan çizimleri bulunuyor. Hatta animenin başlarında anime mi bu yoksa gerçek görüntüler mi diye ikilemde bile kalmıştım. Alttaki görselden pek anlaşılmıyor ama özellikle uzak çekimde muhteşem manzaralar sunuyor anime. Karakter modellemeleri ise gerçekçi tarzda. Öyle garip saç tipleri ve renkleri falan yok. Purapura’yı saymazsak ki o da zaten insan sayılmaz:) Animenin müzikleri ve seslendirmeleri de gayet iyi. Özellikle seslendirmeleri, hele Makoto’nun sınıf arkadaşlarından Sano’nun seslendirmesi çok başarılıydı.

Colorful izlenebilecek kıvamda, fena olmayan bir anime ama çok daha iyisi de olabilirmiş diye düşünüyorum çünkü senaryosu güzel ve içeriği de zengin. Eğer insan ilişkilerine dayanan, dram yönü ağır basan animelerden hoşlanıyorsanız Colorful’a bir göz atabilirsiniz ama aksiyon ve heyecan arıyorsanız yanlış seçim yapmış olursunuz.









27 Mayıs 2013 Pazartesi

Magi

Yönetmen: Koji Masunari
Stüdyo: A-1 Pictures
Tür: Fantastik, Macera
Yapım Yılı: 2012
Bölüm Sayısı: 25
Anime Puanı: 10/5.5
















Orijinal ve uzun adı ile Magi: The Labyrinth of Magic, izleyenini Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi fantastik bir dünyaya götürüyor. Orta doğu ve çöl ülkelerinde geçen animede büyüler, cinler, canavarlar, kısacası ne ararsanız vardır. Animenin kahramanlarından Ali Baba, bulunduğu şehirdeki Amon adındaki kuleyi ele geçirip zengin olmanın peşindedir. Lakin büyü ile yaratılan ve cinlerin koruması altındaki kuleleri ele geçirmek hiç kolay değildir. Kuleye bir giren bir daha çıkamamaktadır ve bu yüzden Ali Baba pek cesaret edememektedir. Günün birinde karşısına Aladdin adında genç bir çocuk çıkıverir. Üstelik bu sevimli çocuk büyü kullanabilmektedir ve Ugo adındaki bir cine de sahiptir. Aladdin, Ali Baba ile arkadaş olur ve kulenin varlığını, içindeki cini öğrenir. Aladdin başka bir cinle karşılaşmak, daha doğrusu Ugo için karşılaşmak isteyince Ali Baba’ya beraber kuleye girmeyi teklif eder. Fakat şehrin Şeyhi Jamil ve köle savaşçıları da peşlerinden kuleye girer. Zorluklarla geçen yolculukta bir tek Ali Baba, Aladdin ve Jamil’in kölelerinden birisi olan Morgiana hayatta kalır ve en önemlisi, Aladdin kendisinin bir Magi olduğu öğrenir. Bundan sonrasında da Aladdin’i, Ali Baba’ya ve Morgiana’yı çok daha büyük ve tehlikeli maceralar beklemektedir.



Magi adlı animede güzel bir fantastik dünya yaratılmış. Ali Baba’sıyla, Aladdin’iyle, Sinbad’ı ile sanki eski Disney yapımlarından fırlamışlar gibi sevimli bir atmosfer var ortada. Fakat anime daha çok 10 – 15 yaş arasına hitap ettiği için olaylar çok basit ve tekdüze. İyi karakterler beyaz, aşk için, dostluk için mücadele ederken, kötüler kara, kendi çıkarları için veya basitçe savaşı sevdiklerinden dolayı mücadele ediyorlar. Bekleneceği gibi ortada iyi kalpli bir Magi olan Aladdin’e karşılık kötü kalpli bir Magi de var ve birçok bölüm genelde büyü ve kılıç savaşları ile geçiyor. Demek istediğim, Magi’den senaryo derinliği, hikâyede kırılmalar gibi şeyler beklemeyin. Ortada iyiler ve kötüler var, karşılıklı savaşıyorlar. Animenin tek artısı Ali Baba veya Sinbad gibi masal karakterlerinin yanında bolca yan karakter bulundurması. Bir de mizah unsuru güzel kullanılmış. Mimikler hoşuma gitti ve Aladdin’in sapıkça ama saf duygularla yaptığı hareketleri izlemek zevkliydi:)

Magi’nin çizimleri tam bir anime olduğunu uzaktan bile belli ediyor. Rengârenk saçlar, kocaman gözler ve “başka yerler”, garip elbiseleri, araya serpiştirilmiş orantısız karakterleri ile ben klasik bir animeyim diyor. Az önce bahsettiğim mimikler ve çizimler de çok güzel kullanılmış. Sindria, Ballbad gibi şehirler, kaleleri veya fakir mahalleleri çok güzel yansıtılmış. Dövüş sahneleri için de başarılı diyebilirim. Animenin iki adet açılış ile kapanış parçası mevcut ve tam “shonen” havasındalar. Hareketli, seriye yakışan ama benim pek tutmadığım parçalar. Anime içinde çalan Arap tarzı müzikler ise ortama güzel uymuş. Bu hususta beğenmediğim tek şey Aladdin’in sesi. Elbette küçük çocukların sesi ince olur ama Aladdin’in sesi burada hakikatten çok ince kaçmış.

Sonuç olarak Magi, senaryo olarak pek bir şey vaat etmiyor. Bilindik iyiler kötülere karşı çarpışıyor olayı var ama dövüş sahneleri falan başarılı. Zaten sonuna kadar izlememin sebebi dövüş sahneleri ve fena olmayan mizah unsurları. Şahsi görüşüm, Magi’yi izleyecekseniz fazla bir şey beklemeyin. Ali Baba’sı falan hoş da gerisi boş gibi. Ayrıca sonu da yarım bitiyor ve ikinci sezonu da çok büyük ihtimalle gelecek. Tabi ben ikinci sezonu pas geçeceğim. 









17 Mayıs 2013 Cuma

Jormungand

Yönetmen: Keitaro Motonaga
Stüdyo: White Fox
Tür: Aksiyon, Macera
Yapım Yılı: 2012
Bölüm Sayısı: 12 + 12
Anime Puanı: 10/9



















Adını İskandinav mitolojisinden alan Jormungand, genç Jonah’ın bir silah tüccarı olan Koko Hekmatyar’ın ekibine katılması ile start alıyor. Genç olmasına karşın oldukça tecrübeli, korkusuz ve gözü pek olan Koko Hekmatyar, HCLI adlı uluslar arası gemi şirketi adı altında gizlice silah tüccarlığı yapmakta ve askeri örgütlerle, siyasilerle veya direniş örgütleriyle anlaşmalar imzalamaktadır. Birçok ülke eğer kendilerine menfaat sağlıyorsa Koko’nun yasadışı faaliyetlerini görmezden gelse de CIA olmak üzere kendisini gölgesi gibi takip eden kurumlar da yok değildir. Tabi kendisini ölü görmek isteyenlerin listesi de bir hayli kabarıktır. Koko’yu çoğunluğu eski ve tecrübeleri bir hayli yüksek olan korumalar korumakta ve yolculuğuna eşlik etmektedir. Koko’nun bu yetenekli ekibine son olarak 12 – 13 yaşlarındaki Jonah katılır. Jonah yetimdir ve bir çocuk askerdir. Silah kullanma becerileri yüksek olan, duygularını hiç belli etmeyen, az konuşan Jonah, yetenekli olmasına karşın silahlardan ve silah tüccarlarından nefret etmektedir. Dediğim gibi anime Jonah’un çılgın ama korkusuz Koko’nun ekibine katılışı ile başlıyor ve toplamda iki sezon olarak 24 bölüm boyunca çeşitli maceralarını konu alıyor.

Çoğunlukla silahların konuştuğu Jormungand ünlü Black Lagoon serisine bir hayli benzetiliyor ve bu benzetmeye ben de katılıyorum ama Jormungand için çok daha iyi diyebilirim. Jormungand, Black Lagoon’un yanında daha gerçekçi duruyor ve çatışmalar çok başarılı. Tamam, biraz abartı olacak tat versin diye ama Laggon’daki gibi de Revy sabit dursun kimse vuramasın durumu yok. Koko’nun ekibinde herkes profesyonel ve uzmanlık alanları farklı. Herkes kendi işini yapıyor ve uçuk olmayan, mantık çerçevesinde olaylar gelişiyor.

İlk paragrafımda bahsettiğim gibi anime iki sezondan oluşuyor ama iki sezon olmasının tek sebebi 13. Bölümün birkaç ay sonra başlamış olması. Yani ikinci sezon ilkinin bittiği yerden devam ediyor ve iki farklı sezonu far yerine anime 24 bölümden oluşuyor da denilebilir.

Jormungand’da her bölüm elbette silahlar konuşmuyor. Birçok bölümde de Koko’nun politik ve insanları yönetebilme yeteneğine şahitlik ediyoruz ve Koko’nun yaptığı işin aslında ne kadar tehlikeli ve korkutucu olduğunu, Koko’nun ekibinin neden bu kadar başarılı olması gerektiğini görüyoruz. Tabi araya ince espriler ve fazla cıvık veya çocuksu olmayan mizah unsurları da yerleştirilmiş. Özellikle Koko’nun ekibinin en yaşlı ve tecrübeli üyesi Lehm’in davranışları, ustalığı ve esprileri mükemmel. Hatta Lehm’in gördüğüm en iyi anime karakterlerinden birisi olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Animenin bana göre tek kusuru silahlı sahnelerin ikinci yarıda biraz daha yerini konuşmalı bölümlere bırakması olarak gösterebilirim. Bunu kusur saymamın sebebi de çatışma sahnelerinin hakikatten çok başarılı olmalı. İnsan ister istemez daha fazlasını görmek istiyor. Yine şu ana kadar izlediğim en iyi silahlı aksiyon sahnelerine Jormungand’ın sahip olduğunu belirtmek isterim. Bu arada, Jormungand’a 24 bölüm bence yetmemiş çünkü “Jormungand” sonrası olayları da açıkçası ben görmek isterdim.

Animenin çizimleri aslında Koko ve Jonah hariç gerçeğe yakın çizimler. Yani animede büyük gözlü sevimli anime suratları veya rengârenk saçlar yok. Dediğim gibi sadece upuzun beyaz saçları ile Koko ve yine beyaz saçları ve kırmızı gözleriyle Jonah’ı istisna olarak sayarsak. Karakterler dışında da çizimler genel olarak başarılı. Çatışma sahnelerinde yansıtılan aksiyon, yaralanmalar, akan kanlar bir hayli başarılı. Animenin müzikleri ise çizimlerine göre biraz daha dengesiz. İki adet açılış parçası gayet güzel ama kapanışlar daha iyi olabilirmiş. Buna karşın bölümler esnasında çalan parçalar süperler ve animeye cuk oturmuş.

Jormungand izleyicisine görüp görebileceği en iyi silahlı çatışma sahnelerini sunuyor diyebilirim. Lakin her bölümden de hızlı sahneler beklerseniz yanlış yapmış olursunuz. Gerektiğinde aksiyon yüklü sahneleri ve Koko’nun kurnazlığını sergilediği sahneleri ile dengeli bir anime olan Jormungand’ı herkese severek önerebilirim.




4 Mayıs 2013 Cumartesi

Maoyuu Maou Yuusha

Yönetmen: Takeo Takahashi
Stüdyo: Arms
Tür: Fantastik
Yapım Yılı: 2013
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/4
















İblis Kral ve Kahraman olarak Türkçeye çevirebileceğimiz bu anime, insanlar ve iblislerin on beş senedir süregelen savaşın anlatılması ile başlıyor. On beş yıl süren bu savaş esnasında kimi zaman insanlar kimi zamansa iblisler üstünlüğü ele geçirmiş ve birilerinin savaş sayesinde muhakkak cebi altınla dolmuştur. İnsanların en büyük savaşçısı olan “Yuusha” yani Kahraman, tek başına İblis Kral’ın kalesine hücum etmiştir. İblis Kralı yok etmeye kararlı olan Kahraman, karşısında kraldan ziyade bir kraliçe görür. İblis Kral, Kahraman’la savaşmak yerine ona ortaklık teklifi eder çünkü kendisi de bu savaşın bitmesini istemektedir ama savaşın aniden bitmesi iki tarafa da daha çok zarar vereceği kanısındadır. Kahraman, İblis Kral’ın söylediklerini anlamlı bulur ve ortaklığı kabul eder. Artık ikisinin de ortak amacı ülkeye önce refah ve zenginlik getirmek ve barış sağlamaktır.

İnsanların kahramanı ve iblislerin kralının ortaklaşa davasını ve birbirleri ile olan komik ama romantik ilişkisini ele alan anime aslında ilk bölümü ile özellikle konusu ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Nitekim, özellikle benim gözümde düşüş ikinci bölümden itibaren başladı çünkü animemin fantastik kurgusunun yerini “eğitici” kurgusu almaya başladı. Anime belirli bir konuyu veya konuları takip etmek yerine ticaretin önemini, serflerin yaşantısı, ürün yetiştirme gibi politik ve tarımsal gelişmelere bırakıyor. Bir bölümde “patatesin insanlığa ilk defa tanıtılması” ile nasıl sağlıklı bir besin olup uzun yıllar dayandığını ve önemini dinlerken başka bir bölümde başka ülke satıcılarına vergi koyarak kendi mallarının ucuza yurt dışına çıkmasını engellemek gibi bir animeden her zaman beklediğim gibi çok önemli şeyler öğreniyoruz. Bolca da Çocuklar Duymasın’daki gibi sosyal mesajlar da vermeyi ihmal etmemişler. Kendi adıma konuşuyorum, gümrüklerin nasıl işlediğini merak esteyim açar kitabını okurdum, ders niteliğinde anime izlemezdim. Tamam, elbette animelerde de böyle şeyler olabilir ama ayrıntı olarak. Yani bir olay gelişir ve bu olayla başa çıkmak için vergi almanın önemi kısaca anlatılır. Vergi almanın önemi başlı başına bir konu yapılmaz.

Maoyuu Maou Yuusha, tarz olarak Spice and Wolf serisini çok benzetiliyor. Bu benzerliğe ben de katılıyorum çünkü Spice and Wolf animesini de iki bölüm izlemiş ve 24 bölüm olduğu için de ben bunu izleyemem diyerek yolun başında bırakmıştım. Maou Yuusha ise 12 bölüm olduğu için sonuna kadar sabretmeyi başardım ama sonu da zaten mangaları devam ettiği için yarım bitiyor. Animenin benim gözümde içerik olarak tek artı noktası Yuusha’nın tavırları ve Maou’du ki kendisinin sempatik tavırları da anime ilerledikçe kaybolmaya başladı. Yuusha ve Maou’nun birbirleri ile olan neşeli ilişkisi olmasa zaten ben bu animeyi hiç çekmezdim.

Bunaltıcı senaryosuna karşın animenin çizimleri çok hoş. Özellikle suluboya tarzındaki arka planlar çok hoşuma gitti. Karakterler de klasik anime karakterleri olarak karşımıza çıkıyor. İyi kalpli karakterler sevecen tipliyken kötü adamlarımız tiplerinden kendilerini belli ediyor. Animenin müzikleri de en az çizimleri kadar iyi. Özellikle açılış ve kapanış parçaları çok güzel. Ayrıca animede insanların isimleriyle değil de unvanları ile (Kahraman için Yuusha, İblis Kral için Mao gibi) hitap edilmesi değişik ama hoş bir ayrıntı olmuş.

Maoyuu Maou Yuusha’yı Spice and Wolf animesini severek izleyenler eminim sever ama benim gözümde anime maalesef baş ağrısından başka bir şey değil. Yuusha gibi, Spice and Wolf gibi animelerin artık bana göre olmadığını da iyice anlamış oldum. Benim kişisel görüşüm; bu animeyi geçiniz.