Stüdyo: A–1 Pictures
Tür: Dram, Fantastik, Bilimkurgu
Yapım Yılı: 2012
Bölüm Sayısı: 25
Anime Puanı: 10/4.5
Yusuke Kishi’nin aynı adlı romanından uyarlanan Shinsekai Yori, günümüzden bin sene sonrasında geçiyor. 2011 yılında psikokinetik (basitçe animede “cantus” adı verilen bir güçle nesneleri zihinden yönetebilmek. X-Men’deki Jean Grey gibi mesela) güçlere sahip insanlar boy göstermeye başlamıştır. Ve birçoğu bu durdurulamaz güçleri ile terör saçmaya başlamıştır. Akabinde bin bir olay boy göstermiş, klasik bir medeniyet çöküşü yaşanmıştır. Bin yıl sonrasında ise bir şekilde düzen ve barış sağlanabilmiştir. Saki, Satoru, Shun, Maria ve Mamoru adındaki beş arkadaş bir zamanlar Japonya’nın Kanto bölgesi olarak adlandırılan dağlık bir bölgede, Kamisu 66 numaralı Bölge adlı yerde yaşamaktadırlar. Yaşadıkları yerde herkes cantus adındaki güce sahiptir ve güçleri açığa çıkmaya başladıktan sonra eğitimini de almaya başlarlar. Saki ve arkadaşları, okul ödevi için çıktıkları kano yolculuğunda ve karşılaşmamaları gereken bir şey ile karşılaşarak cantus’un aslında ne olduğunu, antik çağlar olarak adlandırılan bin sene öncesinde neler yaşandığını ve en önemlisi kanlı tarihlerini öğrenirler. O günden sonra da hayatları hiçbir zaman eski haline dönmez ve hayatlarını yakından etkileyecek maceralar yaşamaya başlarlar.
Shinsekai Yori’nin ilk bölümleri oldukça etkileyici ve merak uyandırıcı. Bin yıl önce yaşananlar ve bin yıl sonrasında kurulan ütopik yaşam tarzı derken anime ilgiyi üzerine çekmeyi başarıyor. Lakin özellikle benim için sekizinci bölümden sonra animenin izlediği yol tam bir hayal kırıklığı oluşturdu. Ben daha çok geçmiş üzerinde yoğunlaşılır, çöken medeniyet şehirleri bizlere sunulur diye beklerken olay her bölümde “Monster Rats” adı verilen ırkla yaşanan ilişkiler üzerine yoğunlaşıyor. Bu ırk görünüş olarak farelere ve hamsterlere benzeyen ama bir insanın zekasına sahip olan (tabi cantus’ları da yok) ve koloni şeklinde yaşayan ırklardır. Beklediğimden tamamen farklı bir senaryonun karşıma çıkması ve karakterlerin ergen hallerinin iğrenç olması beni her bölüm biraz daha soğuttu. Ergen halleri dedim çünkü anime başladığında Saki ve arkadaşları çocuk ve sekizinci bölümden sonra 15 – 16 yaşlarına geliyorlar ve daha sonrada yetişkin oluyorlar. Bu aslında güzel bir şey çünkü tüm yaşamlarına tanıklık ediyoruz ama dediğim gibi beni senaryonun gidişatı hiç sarmadı. Öte yandan flashbackler, dram ve heyecan yönü tavan yapan sahneler oldukça başarılı. Ayrıca belki senaryoyu beğenmemiş olabilirim ama sonunda açıklanan gelişmeler gerçekten çok ilginçti. Kısacası zaman zaman animeyi bırakmayı dahi düşündüm ama gerilimli anlar ve yaşanan ilginç gelişmeler bir nebze ilgimi animenin üzerinde tutmayı başardı.
Animenin çizimleri genel olarak başarılı. Aktarılan atmosfer, dağlık ve yeşillik bölgenin sunulması başarılı. Karakterler ise daha iyi olabilirmiş çünkü kız – erkek fark etmez yüzleri birbirlerine benziyor. Yani karakterleri saçlarından seçmeye çalışıyordum. Bunun dışında klasik anime karakterleriler. Herkes güzel, herkesin saçının rengi farklı. Çocuk olan karakterler ergenlik çağında girdiklerinde tam “bishonen” karakterlere dönüşüyorlar ve olaylar bayağı bir çarpıklaşıyor. Erkek olan Satoru Shun’un peşinde, Saki de Shun’un peşinde, kız olan Maria da Saki’nin peşinde ve Maria’nın peşinde bir Mamoru ile tanışıyoruz. Neyse ki bu durum fazla uzun sürmüyor ve büyüdüklerinde akılları başlarına geliyor diyelim ve geçelim. Müzikler ise animenin en iyi yönü. Animenin belirli bir açılış parçası yok ve iki kapanış parçasını pek başarılı bulmadım ama bölümler esnasında çalan parçalar on numara. Yani hiçbir şey olmasa bile bu müzikler çaldığında atmosfer kat ve kat artıyor.
Shinsekai Yori tartışmasız çok başarılı ve ilgi çekici bir başlangıç yapıyor ve akabinde izleyicisini sevmeye devam edenler ve etmeyenler olarak ikiye ayırıyor. Senaryonun gidişatından hoşlanırsanız sizleri başarılı bir anime bekliyor olabilir ama benim gibi ikinci torbadaysanız birkaç ilgi çekici sahne dışında sizleri zor bir süreç bekliyor olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder