20 Eylül 2010 Pazartesi

Phantom: Requiem for the Phantom

Yönetmen: Koichi Mashimo
Stüdyo: Bee Train
Tür: Aksiyon, Dram
Yapım Yılı: 2009
Bölüm Sayısı: 26
Anime Puanı: 10/7.5



Phantom: Requiem for the Phantom, liseye giden Japon bir genç etrafında dönüyor. Bu genç Japonya’dan Amerika’ya tatile gelmiştir fakat başına en olmadık şey gelir. Inferno adında tüm Amerika’yı kasıp kavuran bir mafya örgütünün “Phantom” lakaplı tetikçisi aldığı görev üzere birisini öldürür ve Japon genç buna şahit olur. Inferno’nun talimatlarına göre asla görgü tanığı bırakılmamalıdır ve dolayısıyla üstün yetenekli Phantom, gencin peşine düşer. Lakin bu genç, Phantom’dan birkaç gün kaçmayı başarır ve bu yüzden Phantom’un yaratıcısı Scythe Master, genci Phantom’un da geçtiği eğitimden geçirmek ister. Sadece tatil yapmak isteyen Japon gencin ilk önce hafızası silinir ve Phantom’un, örgüt içindeki adı ile Ein’ın (Almancada bir demek) yanına eğitilmek üzere verilir. Bundan sonraki adı da Zwei (Almancada iki demek) olur. Zwei’ın kafası ilk başta çok karışıktır. Ein ona eğer yaşamak istiyorsa bundan sonra öldürmelisin der ve Zwei sıkı bir kondisyon ve silah eğitiminden geçir. Çok geçmeden Zwei, Ein’ın iki senede tamamladığı eğitimi yaklaşık üç ayda tamamlar ve üstün bir suikastçıya dönüşür. Bundan sonra Ein ve Zwei, Inferno’nun korku salan ikilisidir fakat karşılarında uzun ve karmaşık bir yol vardır.

Requiem for the Phantom’un konusu oldukça ilginç ve karanlık, entrikalarla dolu bir atmosfere sahip. Senaryo öyle bir ilerliyor ki, ne zaman ne olacağını kestirmeniz çok zor. Ayrıca birkaç bölüm sonrası yaşanan kırılma noktaları da animeyi gayet akıcı ve izlenir kılıyor. Bunlara artı olarak kurnazlıkla işlenen mafya çatışmaları, Ein ve Zwei’ın “hayatta kalmak” adına yaptıkları eklenince ortaya zevkine doyulamayan bir yapım çıkıveriyor.

Her ne kadar konusu iyi olursa olsun, maalesef animeye gölge düşüren şeylerin sayısı bir hayli fazla. Öncelikle karakterleri hiç beğenmedim. Bir kere liseli çocukların eline silah vermeleri böyle karanlık ortamlı bir anime için bence çok saçma. Liseli küçük Ein ve Zwei’ın yerine daha olgun ve karizmatik karakterler kullanılsaydı bence anime on numara olurdu. (Bundan sonrası biraz spoiler içeriyor) Böyle güzel bir senaryo için seçilen hiçbir karakter hoşuma gitmedi. Öncelikle Ein çoğu bölüm beni sinir etmeyi çok iyi başardı. Zwei buna gel kaçalım, geçmişini bulalım gibi şeyler derken Ein’ın tepkisi sürekli yok ben gidemem, benim işim öldürmek, benim geçmişim olamaz, ben Ein’ım, yerim Scythe Master’ın yanı gibi şeyler söylüyor ve insanı gıcık eden davranışlarda bulunuyor. Sapık Master’a, pardon Scythe Master’a gelirsek; kendisi belki animenin en kurnaz ve zeki karakteri fakat sapık. Adam elinde sürekli bebek yağı ile gezinip Ein’ı yağlıyor. Ondan sonra Inferno’nun başındaki adam sanırsam gay. Çünkü McGuire Efendi sürekli jakuzide veya bornozu ile bacaklarına zoom girerek gösteriliyor Zaten giyinik hali de pek normal değil. Elbiselerini Monte Cristo Kontu’ndan alıyor olsa gerek. Inferno’nun bir diğer önemli bayan elemanı Claudia McCunnen ise en normal karakter idi anime sonuna kadar. Gelelim favori elemanın Cal’a. Zaten şirin Cal çıktıktan sonra seri affedersiniz ama iyice sapıtıyor. Kısaca anlatacak olursam; Zwei seriye başladığında liseye giden bir öğrenciydi. Yani aşağı yukarı 16 yaşında. Zwei, Cal ile tanıştığında aradan bir sene geçmiş oluyor, yani 17 yaşına geliyor. Cal ise 13 – 14 yaşlarında bir kız. Alttaki resimden de görebilirsiniz. Bölümler ilerledikçe bazı olaylar yaşanıyor ve Zwei ile Cal ayrı düşüyor. Ardından ise iki sene geçiyor. Yani Zwei’ın 19 ve Cal’ın da 15 – 16 yaşlarında olması lazım. Fakat gel görün ki, kocaman gözlü şirin Cal karşımıza 25 yaşındaymış gibi kocaman göğüslü, kocaman kalçalı, boyu Zwei’ı bile geçmiş bir kadın olarak çıkıyor. Herhalde hormonla beslenmiş olsa gerek. Bizim Ein ile Zwei ise maşallah yerinde sayıyor. Hatta yirmili yaşlarına gelen bu ikili “undercover” olarak yaşamak için liseye bile gidiyorlar. İzleyen de doğal olarak pes artık diyor. Bu kadar uzun yazdım ama kısaca demek istediğim özellikle baş karakterler bu animeye hiç ama hiç uymamış.

Phantom: Requiem for the Phantom’un çizimleri ve müzikleri ise gayet başarılı. Özellikle müzikleri çok güzel fakat ilk ending ve ikinci opening parçası çok uyduruk. Böyle dram kokan ve atmosferi karanlık bir anime için çok fazla oynak ve hareketliler. Çizimleri içinse diyecek hiçbir sözüm yok. Gayet başarılı.

Sonuç olarak Phantom: Requiem for the Phantom’un neredeyse mükemmel bir senaryoya sahip fakat yanlış karakter seçimleri animeye bayağı bir gölge düşürüyor. Ama yine de sürpriz sonu ve sürükleyiciliği ile izlemenizi öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder