Stüdyo: Bones
Tür: Macera, Dram, Doğaüstü Güçler
Yapım Yılı: 2009
Bölüm Sayısı: 64
Anime Puanı: 10/9
Fullmetal Alchemist: Brotherhood, yaklaşık 16. ve 17. bölüme kadar ilk seri ile paralel ilerliyor ve bu bölümlerden sonra orijinal mangasına sadık kalarak bambaşka ilerlemeye devam ediyor. Elbette senaryo aynı ama karşımızda bu sefer bambaşka bir seri, farklı karakterler ve akla hayale sığmayacak olaylar mevcut.
Fullmetal Alchemist, hikâye olarak 1900’lü yılların başında geçiyor. Bilimden ziyade Alchemy, yani simya oldukça gelişmiştir ve kendilerine simyacı adı verilen insanlar belirli malzemelerden belirli şeyler yaratabilmektedir. Mesela tahta parçaları kullanılarak bir radyo oluşturulabilir veya aynı şekilde bir radyo odun parçalarına dönüştürülebilmektedir. Fakat simya yapabilmek için belirli kurallar ve yasaklar vardır. Öncelikle bir simyacı simya yapabilmek için simya çemberine ihtiyaç duymaktadır. Herhangi bir kalem veya tebeşir kullanarak genelde yere çizilen çemberin ortasına simya için gerekli malzemeler yerleştirilir. Simyadaki en önemli kural ise eşit takastır. Yani simya gerçekleştirirken elde etmek istediğiniz şeye karşılık simya çemberine onun karşılığını koymanız gerekmektedir. Ayrıca simyada herhangi bir nesne altına dönüştürülememektedir. Son olarak en büyük kural ve yasaklardan birisi de insan simyasıdır. Ölen bir insan asla geri getirilmemelidir, çünkü bir can için eşit değerde takas edilebilecek bir şey yoktur. Eğer bir simyacı ölen bir insanı geri getirmeye çalışırsa ortaya kendi ölümü, hatta daha kötü şeyler çıkabilmektedir. Fullmetal Alchemist: Brotherhood, simyanın bol kullanıldığı bu dünyada geçmektedir ve bizlere Edward ile Alphonse Elric kardeşlerin macerasını anlatmaktadır.
Edward ve küçük kardeşi Alphonse Elric, Resembol adında küçük ama şirin bir köy kasabasında yaşamaktadırlar. Babaları Hohenheim onları çok küçük bir yaşta terk etmiştir ve ondan bir daha asla haber alınamamıştır. Birkaç sene sonra ise, Edward 10, kardeşi Al 9 yaşında iken anneleri Trisha Elric amansız bir hastalık yüzünden vefat eder. Edward bu durumu içine sindiremez ve simya kullanarak annesini geri getirmek ister. Yasak olduğunu bildiği halde Edward ve Al insan simyasını gerçekleştirirler ve sonuç çok kötü olur. Yaratıkları şey annelerinden ziyade et ve kemikten oluşan iğrenç bir şeydir ve üstelik takas olarak Edward sol bacağını ve Alphonse tüm vücudunu kaybeder. Edward umutsuz bir durumda sağ kolunu feda ederek Alphonse’nin ruhunu son anda tesadüfen bulundukları odada bulunan bir zırha yerleştirmeyi başarır. Sonuç olarak simya deneyi başarısız geçmiştir ve Edward sol bacağı ile kolunu kaybederken Alphonse bir zırhta yaşamaya mahkûm olmuştur.
Birkaç gün geçtikten sonra ise Roy Mustang adında bir resmi simyacı Elric kardeşleri ziyaret eder. İnsan simyasını deneyinden haber aldığından ve sadece üstün yetenekli simyacıların böyle bir şeye cesaret edeceğini bildiğinden onlara yaşları tutmamasına rağmen ulusal simyacı olmalarını teklif eder. Sol bacağına ve sağ koluna “automail” yani otozırh adı verilen robot kol ve bacaklar takılan Edward, eğer askeriye altına girerse simya hakkında daha çok bilgiye ulaşıp kardeşi ile beraber eski vücutlarına kavuşabilme ihtimalini düşünerek kendi deyimi ile “askeriyenin köpeği” olmayı kabul eder. Nitekim Edward ve Alphonse, Felsefe taşı adı verilen ve bununla takas olmadan çok büyük simyalar gerçekleştirilebildiği söylenen efsanenin peşine düşer ve ilk anime uyarlaması ile aynı başlasa da bambaşka bir macera başlamış olur.
Fullmetal Alchemist: Brotherhood, bahsettiğim gibi ilk bölümleri 2003 yılında çıkan animesi ile paralel gidiyor ve aynı şeyleri izliyorsunuz. Fakat ardından ise anime farklı bir yöne sapıyor ve ilk seriden çok daha ilginçleşmeye başlıyor. Eski karakterler çok daha değişik olarak karşımıza çıkıyor ve ilk seride olmayan birbirinden ilginç yeni karakterler Brotherhood’ta mevcut. Atmosfer olarak ise anime ilk serideki gibi güzel bir havaya sahip ve ilk seri ile Brotherhood arasındaki tek fark için senaryonun farklı akışı diyebilirim. Durum böyle olunca pek hoşuma gitmeyen tek özelliği ise simyanın abartılı olması. Eşit takas falan diyerek mantıklı duruyor ama çoğu bölüm, hatta neredeyse tüm bölümlerde büyüden farkı yok.
Görsel olarak bazıları çizimlerin kötüleştiğini söylüyor ama ben iki seri arasında hiçbir fark göremedim. Çizimler gayet başarılı ve çok güzel. Müzik bakımından ise Brotherhood çok zengin. Seride yaklaşık beş – altı tane açılış ve kapanış parçası mevcut. Seri içinde çalan parçalar da hiç fena değil.
Sonuç olarak Fullmetal Alchemist: Brotherhood, ilk seriyi tamamen süpürüp anlamsız hale getiriyor. Yani mangasına sadık kalan seri yerine bu saatten sonra sonu atmasyon olan ilk seriyi artık kimse izlemez. Bu da ister istemez ilk seride harcanan tüm emeklerin boşa mı gittiğini sorusunu akla getiriyor. Fakat öte yandan da Brotherhood zaten güzel bir animeyi tamamlanmış kurgusu ile daha güzel bir hale getirmiş ve ortaya çok kaliteli bir anime çıkmış.
Fullmetal Alchemist, hikâye olarak 1900’lü yılların başında geçiyor. Bilimden ziyade Alchemy, yani simya oldukça gelişmiştir ve kendilerine simyacı adı verilen insanlar belirli malzemelerden belirli şeyler yaratabilmektedir. Mesela tahta parçaları kullanılarak bir radyo oluşturulabilir veya aynı şekilde bir radyo odun parçalarına dönüştürülebilmektedir. Fakat simya yapabilmek için belirli kurallar ve yasaklar vardır. Öncelikle bir simyacı simya yapabilmek için simya çemberine ihtiyaç duymaktadır. Herhangi bir kalem veya tebeşir kullanarak genelde yere çizilen çemberin ortasına simya için gerekli malzemeler yerleştirilir. Simyadaki en önemli kural ise eşit takastır. Yani simya gerçekleştirirken elde etmek istediğiniz şeye karşılık simya çemberine onun karşılığını koymanız gerekmektedir. Ayrıca simyada herhangi bir nesne altına dönüştürülememektedir. Son olarak en büyük kural ve yasaklardan birisi de insan simyasıdır. Ölen bir insan asla geri getirilmemelidir, çünkü bir can için eşit değerde takas edilebilecek bir şey yoktur. Eğer bir simyacı ölen bir insanı geri getirmeye çalışırsa ortaya kendi ölümü, hatta daha kötü şeyler çıkabilmektedir. Fullmetal Alchemist: Brotherhood, simyanın bol kullanıldığı bu dünyada geçmektedir ve bizlere Edward ile Alphonse Elric kardeşlerin macerasını anlatmaktadır.
Edward ve küçük kardeşi Alphonse Elric, Resembol adında küçük ama şirin bir köy kasabasında yaşamaktadırlar. Babaları Hohenheim onları çok küçük bir yaşta terk etmiştir ve ondan bir daha asla haber alınamamıştır. Birkaç sene sonra ise, Edward 10, kardeşi Al 9 yaşında iken anneleri Trisha Elric amansız bir hastalık yüzünden vefat eder. Edward bu durumu içine sindiremez ve simya kullanarak annesini geri getirmek ister. Yasak olduğunu bildiği halde Edward ve Al insan simyasını gerçekleştirirler ve sonuç çok kötü olur. Yaratıkları şey annelerinden ziyade et ve kemikten oluşan iğrenç bir şeydir ve üstelik takas olarak Edward sol bacağını ve Alphonse tüm vücudunu kaybeder. Edward umutsuz bir durumda sağ kolunu feda ederek Alphonse’nin ruhunu son anda tesadüfen bulundukları odada bulunan bir zırha yerleştirmeyi başarır. Sonuç olarak simya deneyi başarısız geçmiştir ve Edward sol bacağı ile kolunu kaybederken Alphonse bir zırhta yaşamaya mahkûm olmuştur.
Birkaç gün geçtikten sonra ise Roy Mustang adında bir resmi simyacı Elric kardeşleri ziyaret eder. İnsan simyasını deneyinden haber aldığından ve sadece üstün yetenekli simyacıların böyle bir şeye cesaret edeceğini bildiğinden onlara yaşları tutmamasına rağmen ulusal simyacı olmalarını teklif eder. Sol bacağına ve sağ koluna “automail” yani otozırh adı verilen robot kol ve bacaklar takılan Edward, eğer askeriye altına girerse simya hakkında daha çok bilgiye ulaşıp kardeşi ile beraber eski vücutlarına kavuşabilme ihtimalini düşünerek kendi deyimi ile “askeriyenin köpeği” olmayı kabul eder. Nitekim Edward ve Alphonse, Felsefe taşı adı verilen ve bununla takas olmadan çok büyük simyalar gerçekleştirilebildiği söylenen efsanenin peşine düşer ve ilk anime uyarlaması ile aynı başlasa da bambaşka bir macera başlamış olur.
Fullmetal Alchemist: Brotherhood, bahsettiğim gibi ilk bölümleri 2003 yılında çıkan animesi ile paralel gidiyor ve aynı şeyleri izliyorsunuz. Fakat ardından ise anime farklı bir yöne sapıyor ve ilk seriden çok daha ilginçleşmeye başlıyor. Eski karakterler çok daha değişik olarak karşımıza çıkıyor ve ilk seride olmayan birbirinden ilginç yeni karakterler Brotherhood’ta mevcut. Atmosfer olarak ise anime ilk serideki gibi güzel bir havaya sahip ve ilk seri ile Brotherhood arasındaki tek fark için senaryonun farklı akışı diyebilirim. Durum böyle olunca pek hoşuma gitmeyen tek özelliği ise simyanın abartılı olması. Eşit takas falan diyerek mantıklı duruyor ama çoğu bölüm, hatta neredeyse tüm bölümlerde büyüden farkı yok.
Görsel olarak bazıları çizimlerin kötüleştiğini söylüyor ama ben iki seri arasında hiçbir fark göremedim. Çizimler gayet başarılı ve çok güzel. Müzik bakımından ise Brotherhood çok zengin. Seride yaklaşık beş – altı tane açılış ve kapanış parçası mevcut. Seri içinde çalan parçalar da hiç fena değil.
Sonuç olarak Fullmetal Alchemist: Brotherhood, ilk seriyi tamamen süpürüp anlamsız hale getiriyor. Yani mangasına sadık kalan seri yerine bu saatten sonra sonu atmasyon olan ilk seriyi artık kimse izlemez. Bu da ister istemez ilk seride harcanan tüm emeklerin boşa mı gittiğini sorusunu akla getiriyor. Fakat öte yandan da Brotherhood zaten güzel bir animeyi tamamlanmış kurgusu ile daha güzel bir hale getirmiş ve ortaya çok kaliteli bir anime çıkmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder