6 Ağustos 2009 Perşembe

Persona: Trinity Soul

Yönetmen: Jun Matsumoto
Tür: Aksiyon, Dram, Psikolojik
Yapım Yılı: 2008
Bölüm Sayısı: 26
Anime Puanı: 10/4.5


Persona 3 oyununun PS2’de yakaladığı başarıdan sonra oyun anime tarzında olduğu için yapımcılar neden olmasın diye düşünerek Persona: Trinity Soul adında 26 bölümlük bir anime yarattılar. Animeye göre olaylar oyundan on sene sonrasını ele alacaktı ve olan biten bizlere sunulacaktı. Ama daha baştan söyleyeyim keşke böyle bir işe kalkışmasalarmış.

Konudan bahsedecek olursak; dediğim gibi anime oyundan tam olarak on sene sonrasını ele alıyor. Ayanagi şehrinde on sene aradan sonra yine Apathy Syndrome (duyarsızlık hastalığı) boy göstermeye başlamıştır. Şehirde duyarsızlık hastalığı, kaybolmalar gibi olaylar yaşanırken polis teşkilatının şefi Ryo Kanzato’nun iki kardeşi Shin ve Jun on sene aradan sonra şehre geri gelirler. Bir hayli meşgul olan Ryo onlardan tekrar geri gitmelerini ister fakat iki kardeş bu fikre pek sıcak bakmazlar. Çok geçmeden de Ayanagi şehrindeki karanlık olaylar Shin ve Jun’u da etkilemeye başlar ve bedenlerinde yatan o gizemli gücü keşfederler. Bu gücün adı Persona’dır.

Buraya kadar her şey aslında gayet normal ama işin içine Persona ismi girince ayrıntılar maalesef eksi yönde ilerlemeye başlıyor. Persona 3 oyununu oynayanlar bilir, bir grup öğrenci ile beraber kötü güçlere karşı savaşıyorduk. Animede de yine bir grup öğrenci var ama nedense oyundakiler sırra kadem basmış durumda. Ne bir Mitsuru çıkıyor karşımıza ne de Junpei veya Yukari. Animede 14. bölümden sonra bir tek Akihiko Sanada çıkıyor ama o da keşke hiç gelmeseymiş. Ortalıkta sanki bambaşka bir karaktermiş gibi geziniyor, geçmişinden hiç bahsetmek yok, sürekli arka planda dolanıp duruyor. Demek istediğim bu adam oyundaki en önemli karakterlerden biriydi ve seride o kadar arka plandaki görmeniz lazım. Yani oyundaki karakterlere ne oldu? Neredeler? En ufak bir ayrıntıdan bile bahsetmiyorlar. Ha, oyundan bahsedilen tek ayrıntı lisedeyken Akihiko’nun boks kulübünde olması o kadar. Kısacası bir kere oyun ve anime arasında bir bağlantı var sanıyorsanız bunu unutun. Sakın oyundan kareler veya tanıdık yüzler görmek için izlemeye kalkışırsanız sadece hava alırsınız.

Persona’lara gelecek olursak, onlarda tam evlere şenlik. Mübarekler persona değil bildiğiniz robotlar. Yani ben bir Jack Frost, Yomitzu Shikone, Loki, Pixie gibi Persona oyunundan Persona’lar beklerken abuk sabuk robot şeklinde şeffaf, biraz ağır olacak ama iğrenç yaratıklar çıktı karşıma. Bir ara meccha mı izliyorum diye düşündüm kendi kendime. Ama ben yinede tüm iyimserliğimle animeyi izlemeye devam ettim ve belki sonlara doğru on sene önce olanlar hatırlanır ve bahsedilir diye bekledim. Beklediğim oldu da ve sonlara doğru bir bölümde geçmişe gittik. Fakat karşıma ne çıksın? Maalesef spoiler gibi olacak ama bambaşka bir olay, bambaşka bir hikaye. Oyundaki ile alakası yok.

Dediğim gibi on sene önceki yaşananlarla bile animenin alakası yok. O zaman bu serinin adı niye Persona? Ben serinin ismini ilk kez duyduğumda gözümde birçok şey canlanmıştı ve bayağı bir heyecanlanmıştım. Sonra serinin on sene sonrasında geçeceğini ve karakterlerin farklı olacağını öğrendim. Olsun dedim sonuçta bu Persona ve mutlaka tanıdık bir şeyler çıkacaktır karşımıza. Ama emin olsun serisin adını Persona değil de Anosrep koysalar kimse fark etmez ve oyunla bir bağlantısı olduğunu bulamaz.

Persona: Trinity Soul’u oyundan bağımsız olarak ele aldığımızda aslında benden daha fazla puan alabilirdi ama isminden dolayı beklentiler normalin çok daha üstünde olunca maalesef seriyi ancak beş puana layık gördüm. Birde benim anlamadığım, madem oyundan bir anime yaratacaksın neden orijinal senaryoyu kullanmıyorsun? Üstelik oyunda anime olmaya öyle çok müsait ki. Yukarıdaki resimlerde örneklerini de verdiğim ara videoların tamamı anime şeklinde. Hatta tüm ara videoları birleştirsen bile ortaya bir seri çıkar. Demek istediğim elinde bu kadar iyi hazır kumaş varken neden heba edilmiş anlamış değilim. Kısacası oyunu oynamamış olanlar Persona: Trinity Soul’u belki sevebilirler ama oynayanları büyük bir hayal kırıklığının beklediğini söyleyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder